20 Mayıs 2009

TAŞMAK


İnsanlar var kapanızı kapatmadıkça sıkı sıkı , durup durup çalan tüm yüzsüzlükleri ile...

İnsanlar var ardına kadar açmışsınız kapılarınızı savunmasız kalmışsınız hatta ama girmemiş içeri...



Gelene buyur demek nezaketten, görüneni beklemek sabırdan olsa da bazen YETER diye yükselen sesler duyuyorsanız, dönüp kendinize kulak kabartın derim, ses yüreğinizden geliyor olabilir.



________________________________________

Fotoraf / 1x.com

19 Mayıs 2009

3 SUAL

1

__________________________________________

Varlığın için yokluğu mu, yokluğun için varlığı mı tercih edersin?



2
_________________________________________

Aşkın için ölmeyi göze alabiliyorsun da, neden aşkını yaşatmak için değil çaban?



3
_________________________________________

Gidişimle gasl olan yüreğini teselliye uğraşırken başka bir kalbi kırmayı göze almak da neyin nesi?


_________________________________________

18 Mayıs 2009

İZ/DÜŞÜM


"I'll meet you at Midnight" Smokie




_______________________________

Hayatı sorgulamak değil niyetim?
Gelmek istiyorum dedin açtım kapımı, buyur gel içeri...
Farkında mısın, sormuyorum neden geldin, ne kadar kalmak niyetin...
Belki bıraktığım bir ize takıldın, belki dillendirdiğim bir duyguma, bilelem...
Ama vaktin varsa gelmişken otur da bir kadeh şarap içelim... Sahi sever misin?
Konuşuruz ondan bundan, biraz dedikodu yaparız ne dersin?
Beraber dinleyelim içimi her seferinde gülümseteni, mümkün mü?
Nasıl yani diye sorar haline bir cevap arıyorsan, bıraktığım izlere bak ve o izlerdeki düşümlerine...

_____________________________

Yazmışım gün evvel de korkmuşum üzerine...
Bıraktığın izlere baktıkça, garip bir mutluluk hali sarıyor bazen, hani hiç sebepsiz sıkıntılarım gibi...
Böyle zamanlarda düşünüyorum; mutluluktan bir elbise giysem üzerime taşıyabilir miyim dersin?
Sonra aniden bir sıkıntı çörekleniyor yüreğime, hani hiç sebepsiz mutluluklarım gibi...

Ya iz bırakırsa düşüm, ya bıraktığın izdüşümün acıtırsa sonrasında beni...
Aşka aşık hallerimin izdüşümlerinde saklı buluyorum kendimi...
Kendi yalnızlığımda saklı bir mutluluk var da ben mi farkında değilim...
Nasıl yani diyen halime bir cevap arıyorum, bıraktığın izlere bakıyorum ve izlerdeki düşlerime...


AŞK OLMALI

Nereye konacağını bilmeyen kuş misali oradan oraya kanat çırpışlarımı duyuyor musun?
Aslolan ne biliyor musun, kuşun konduğu yer ve an...
Neden biliyor musun, hayatın cennete dönüşmesi ancak böyle mümkün de ondan...
Dilerim çıkarsın karşıma, dilerim hayatını cennete döndürme şansını verirsin bana...


Ne dedin ki sen şimdi? Ne demeliyim ki bunun üzerine...


Kalkıp dans falan mı etmeliyim bilemedim ki?



16 Mayıs 2009

İÇ DÖKME KÖŞESİ - MİSAFİR KABUL EDİLMEZ


Oturmuş koltukta hayıflanıyorum bir günün daha bitişine... Oysa güzel bir gündü, keyifli... Anlatacağım başka bir yazımda. Balkondayım Beklerim adıyla... Ama içimden gelmedi o yazıyı düzenlemek, resimler koymak, süslemek... Oturdum evin köşesindeki koltuğa, kırdım dizlerimi, açtım bir Norah Jones, yumuşak yumuşak dinliyorum. İçimdeki tarifi olmayan - üstelik malzemesi bile belli değil - skıntıyı atmaya çabalıyorum. Atılmıyor. Balkona çıkıyorum. Sevdiğim, gülümseten bloglarda geziyorum. Dağılmıyor. Giderek boğuluyorum.

Kendimin en kuytusuna gidip oturuyorum. İçimde bir sıkıntı. Bugün aldığım haberden belki. Belki kendime dokunan ucundan. Belki hayatı sorgularken takılıp kaldığım bir andan... Sebebi çok, sebebi yok hallerimdeyim.

Tarifi olmayan mutlu anların sonrasındaki amansız, yola gelmez, söz dinlemez hüzün çeşmesinin başında durmuşum da kırılan testilere bakıyorum sanki.


Güvenimi aldı benden, geceleri rahat uyumalarımı ve sabahlara mutlu uyanışlarımı

diye haykırıyordu, kendisine tecavüz eden adamla mahkemede karşılaştığında. Dizinin senaryosunu yazan daha önce tecavüze uğramadıysa nasıl olur da yazabilirdi tecavüze uğrayan bir kadının haykırışlarını diye düşünürken yüreğime edilen tecavüzün sonrasında benzer kelimelerle boğuştuğumu fark ettim.

Uzun zaman oldu. Tedavisine geç kalınmış bir hastalık şimdi bendeki... Oysa tedavi oldum sanıyorsun. Hazırım diyorsun. Çevrendekileri kandırıyorsun bir süre. Seni tanıyan dost arıyor, mutsuz, temkinli, kızgınlığını gizlemeye çalıştığı düşük tonlu sesi ile... Kendini kandırmaya daha ne kadar devam edeceksin. Daha ne kadar onarmadan ruhunu dayanabileceksin. Daha ne kadar yüreğini acıtabileceksin. Daha ne kadar acını saklayabileceksin. Daha ne kadar yaralı yüreğini onaracak birini arayacaksın. Gönüllü olur mu sanıyorsun sana biri... Demiyor da sen o telefonu kapattıktan sonra sorularla kalıyorsun başbaşa. Oysa dostun sadece "lütfen diyor lütfen yeter..."

Görünmez olmak istiyorum...
_____________________________________________________

Fotoğraf / 1x.com