İnsan kendini planlı bir şekilde, adım adım, gün be gün yani, yalnızlaştırabilir mi? Herkesi kendinden uzakta bir köşeye kendi sessizliklerinde yitip gitsinler diye bırakabilir mi? Onlarca sessizleştirilen her bir kelime, büyüyüp büyüyüp de akla, yüreğe, dile, güne sığmaz olup da insanı boğabilir mi? Yüreğin sıkıştığı zamanlara sığdırdığın nefes burnunun ucunda bir sızıya dönüşebilir mi?
İnsan kendini durup dururken ölümü düşünecek kadar başkalaştırıp, kendinin kendinden yitip gitmesine seyirci kalabilir mi? Peki bir kedi edinsen sen öldüğünde komşular seni kokmadan bulup da mezara koyabilir mi?
Hayat bir yerden sana gülümserken başka bir yerinden kan ağlayabilir mi?
Bu durumda yüzünde bir gülümseme, yüreğinde bir ağlama sesiyle kalabalığa karıştığında, herkes senin dertsiz olduğunu sanabilir mi?
Palyaço gibi boyalı bir gülüşte, giderek derinleşen bir hüzün ne kadar saklı kalabilir ki?
Diyelim ki, saklısındasın o gülüşün, gözlerin seni ele vermeden durabilir mi?
görsel / deviantart