Sinan; bir yıla sayısız uçak yolculuğu ve kent sığdırabilen bir dergi fotoğrafçısı olarak boşanma sürecini ve sonrasını kolayca atlatmak için İngiltere'ye yerleşmiş ve bir süre çalışmalarına orada devam etmişti. Sosyal Antropoloji okurken para kazanmak için başladığı amatör fotoğraf tutkusunu mesleğe dönüştürmesinde en büyük destek ilk eşinin reklam sektöründe çalışıyor olması olsa da, avantajını doğru değerlendirerek, alanının ilk akla gelen isimlerinden olmayı başarmışdı. Sancılı ayrılık sürecinde önce işleri boşlayıp, ardından da kapıyı vurup İngiltere'ye gitmesi, dedikoduyu seven magazin basını için bol malzeme yaratsa da yerleştiği Sandhurst Kasabasında kendi deyimi ile hayata başka bir pencereden bakarken, Türkiye'de olanlar umurunda bile değildi. Kasım Hoca ile arkadaşlıkları sitenin Geleneksel Av Hayvanları ve Şarap Partisindeki muhalif tavırları ile başlamış, ikisinin de dalma tutkusu ile güçlenmiş ve Sinan'ın boşanma sürecinde abi kardeş ilişkine dönüşmüştü. Sinan, Kasım Hocaya inanılmaz bir saygı duyar, Kasım Hoca da onun mesleğindeki başarılarından övgüyle söz ederdi.
Sinan, yaklaşık iki yıl yaşadığı İngiltere'den döner dönmez Gümüşlük'te bir butik otel açtığında Hocası Sıla'ya gitmeleri konusunda ısrarcı davranmış ama hayat denk gelmemişti. Zaten bir yıl sonra da Sinan; İstanbul'a olan özlemi ağır basınca otelin devrini yapıp; yarım bıraktığı yerden yeniden başlamak üzere acılarını gömdüğü o eve dönmüştü.
Kasım Hoca, daha o sabah "biliyor musun bizim Sinan dayanamamış dönmüş... Ben sana demedim mi gidelim diye.. Bak ayağımıza geelen fırsatı kaçırdık" diyerek sitem etmişti... Kızdığında hep aynı cümleyi kurardı "hıh, bir de genç olacaksın, ben sana diyorum kariyer de bir yere kadar, yaşa, hayatına bak. Yaş alıp gidiyor başını..., bir yanını eksik bırakmyacaksın, hele de bu sol yanınsa..." Bu sol yanı meselesi hep kısık, titrek ve ürkek bir sesle çıkardı Hocanın ağzından... Kasım Hoca, ne zaman derin bir sessizliğe gömülse, sağ eliyle sol yanını tutardı, elinde en sevdiği oyuncağını sıkı sıkı tutan çocuğun gözlerindeki endişe gelir kurulurdu bakışlarına. Sıla her seferinde, içine bir damla yaşın akmasını anlamazdı.
__________________________________Devam Edecek...
Sinan, yaklaşık iki yıl yaşadığı İngiltere'den döner dönmez Gümüşlük'te bir butik otel açtığında Hocası Sıla'ya gitmeleri konusunda ısrarcı davranmış ama hayat denk gelmemişti. Zaten bir yıl sonra da Sinan; İstanbul'a olan özlemi ağır basınca otelin devrini yapıp; yarım bıraktığı yerden yeniden başlamak üzere acılarını gömdüğü o eve dönmüştü.
Kasım Hoca, daha o sabah "biliyor musun bizim Sinan dayanamamış dönmüş... Ben sana demedim mi gidelim diye.. Bak ayağımıza geelen fırsatı kaçırdık" diyerek sitem etmişti... Kızdığında hep aynı cümleyi kurardı "hıh, bir de genç olacaksın, ben sana diyorum kariyer de bir yere kadar, yaşa, hayatına bak. Yaş alıp gidiyor başını..., bir yanını eksik bırakmyacaksın, hele de bu sol yanınsa..." Bu sol yanı meselesi hep kısık, titrek ve ürkek bir sesle çıkardı Hocanın ağzından... Kasım Hoca, ne zaman derin bir sessizliğe gömülse, sağ eliyle sol yanını tutardı, elinde en sevdiği oyuncağını sıkı sıkı tutan çocuğun gözlerindeki endişe gelir kurulurdu bakışlarına. Sıla her seferinde, içine bir damla yaşın akmasını anlamazdı.
__________________________________Devam Edecek...