21 Mayıs 2009

SUSTUM________


Telaşla geldi... Yüzü makyajsız, gözleri fersizdi... Son bir aydır hastanede geceleri gelinine bakıyordu. Gelinleri ile neredeyse aynı yaştaydı, meme kanseri olmuştu gelin. Abisinin eşiydi ama kendisinden küçüktü. Abla derdi eşinin kız kardeşine. Abla kardeş gibiydik dedi. Benim kız kardeşim yok ya, ne bileyim işte kardeşim yerine koymuştum ben onu. Altlı üstlü oturuyorduk. Gelinleri son 3 yıl içerisinde erimişti ama gene de hayata tutunuyordu, geçtiğimiz pazarı pazartesiye bağlayan gece yarısı eşini çağırttırmış ve helalleşmişti. Kızını çağırmak istememişti. Nerden bilebilirdim ki dedi, benden asitli bir içecek istediğinde bunun onun son içeceği olacağını. Biliyor musun dedi öyle hayata bağlıydı ki, 2 gün önce peruğuna fön çektirmem için bana vermişti. Getirdiğimde hemen makyaj yaptı, gelene gidene ayıp oluyor dedi. Ellerimde öldü biliyor musun? Anlayamadım. Bilsem soda içirmezdim dedi, cola alır gelirdim, severdi ama anlayamadım işte... Sandalyeye yığılıp kalmış bedenini kaldırmakta zorlanıyordu. Bir çay söyledim. İçti. İçerken sürekli anlatıyordu. 16 yaşında kızı, kendisi daha 37 , dediğinde kalakaldım. Aynı yaştayız dedim içimden. Sarıldık birbirimize, seni de üzdüm dedi giderken. Sustum. Dua ettim içimden...


Akşam üzeri bir arakdaşım aradı. Başka bir arkadaşımızı da alıp yemeğe gittik. Oradan buradan konuşurken, konu döndü dolaştı sorunlu evliliğine geldi. Karısı ile olanları anlattı, ailelerin kültür farklılığından dolayı anlaşamamasını. Yıllar önce boşanmaya karar verip, İstanbul'a gidişini. Karısını aldatışının aslında bir aldatma sayılmayacağını, yaşadığı tek gecelik ilişkilerin hiçbirinde duygusal bir şey yaşamadığını, sadece karısına sevgi duyduğunu... Günlerce İstanbul'da kaldıktan sonra karısının yanına boşanmak istiyorum demek için dönmeden önce, o zamanlar henüz anaokulunda olan oğlunu görmeye gittiğini, oğlanın bakışları karşısında sarsılıp saatlerce ağladığını ve o anda boşanmaktan vazgeçtiğini ama hala tek gecelik ilişkiler yaşamaya devam ettiğini söyledi. Neden devam ettin ki böyle mutsuz bir evliliğe dedim. Oğlanın bakışı dedi, o bakışı bir daha göremezsem ölecekmiş gibi hisettim. Sustum. Dua ettim içimden...


Eve gelir gelmez yangından mal kaçırır gibi çalan telefonuma ancak yetiştim. Kocaman bir özür borçlusun dedi telefonun diğer ucundaki ses. Nedenmiş o dedim. Anlatmaya başladı. Sevgilisi ile aralarında geçen son konuşmadan yola çıkakarak, sen seni acıtanı seçiyorsun her seferinde, benim senin için yapabileceğim bir şey yok, demiştim. Sonra da telefonu kapatmıştım. Aramış sevgilisi, perişanmış, üzgünmüş, istemeden söylemiş. Acıtmak istememiş, yanlış anlaşılmış. Ee dedim sonra, sonra sinemaya gittik, yemek yedik, güzel bir gün geçirdik, tatlıya bağlandı herşey. Demek ki sadece acıtanları seçmiyormuşum, sen öyle dedin ya, kocaman bir özür borçlusun. Sustum... Dua ettim içimden...


________________________________


Fotoğraf / pray.....© moses stell

KENDİME KIZDIM ÇOK




Kapını her çalanı dostun bilme!
Yüzüne her gülene kahkaha atma!
Canım yandı diyen olduğunda kendi canınmış gibi ağlama!
Sensiz hiçim diyene, sen zaten hiçsin demeyi dene!
Çok kızdığında ama çok kızdığında bunu bir tek kendine söyleme!
YETER yazmak için güzel bir kelime olduğu gibi söylendiğinde de güzel olur, DENE!
Ağlamaya başladığında içini akıtma ya da için aktığında ağlama!
Sana saygısızlık yapana saygısızlık yapma ama hoşgörmek de anlamlı değil, UNUTMA!
Gerekirse bir süre düş kurma, kurduklarını anlatma, anlattıklarını sanma!

OLUR MU?

_______________________________________________

OLUR




__________________________________

Fotoğraf / 1x.com / "little" angry© Robert

20 Mayıs 2009

SALINMAK


Jack Johnson ft ALO - Girl, I Wanna Lay



Uykuya gitmeden önce seviyorum tüm ışıkları kapatıp sadece tek bir mum bırakıp, salınma halimi... Öylece oturduğum yerden ruhumun bir salınışı var görsen boğulursun gülmekten. Ölmezsin canım ben seni kurtarırım tam da sen boğulurken, kahramanın olurum aniden... Sarılırsın boynuma... Benim ruhum salınıyor şu anda derim, eşlik etmek isterim dersin. Salınırız geceye beraber... Güzel olur... mu?


Soru bana dimi? Cevabım var elbet ama salınmam bitsin sonra...

_________________________________________________

ŞU AN

Bak ben şu an, evet tam 22:22 itibarıyla sana
söylemek istiyorum ki sevebilirim ben seni. Öyle içimden geldi diye falan söylemiyorum bunu. Düşündüm ben üzerine, bir kadeh şarap içerken, senin de içtiğini düşleyerek... Sonra uyudum düş gördüm, dağ köyündeki evimizin bahçesindeki mürdüm eriklerini topluyorduk ve hatmigüller boyumuz kadar olmuştu... Sen elinde bir baston dalga geçiyordun benimle, yukarı köye böğürtlen toplamaya giderken ceviz düştü kafama diye... Bu da başka bir rüyam, bakma olmuş gibi anlatışıma. Hoşuma gidiyor varlığını düşlemek. Değmedi tenin tenime ve belki hiç değmeyecek ama ayıp saymazsan bir şey daha söylemek istedim sana: Düşündüm biliyor musun seni ve beni... Nefesini, sabah uyanıncaki halini. Gece nasıl uyumayı sevdiğini. Yatağın ne tarafında yattığını, sarılıp sarılmadığını... Düşündüm...

Aşkın bu hallerini seviyorum ben... Olgunlaşmadan önceki halini, ilk evresini... Sorularla boğuşmayı, tanımaya çalışmayı, tanıdıkça daha çok sevmeyi, gün geçtikçe yanındayken bile özlemeyi... Yeşertmeyi, çiçek açtırmayı, koklamayı, büyütmeyi... İlk dokunuşu, ilk öpüşü... İlk kendinden geçişi... Seviyorum aşkın bu hallerini...

Düşününce yüzünde oluşan anlamsız tebessümü, gün içinde gözlerinin parlamasını, cildinin bile yenilenip ışıldamasını... Yürüyüşü bile bir başka olur sevdalananın... Seviyorum aşkın bu hallerini...

Müzik fonda çalarken ve bir kadeh şarabı yudumlarken edilen doyumsuz sohbetleri... Rakı masalarında racon kesmeyi, bira patatesli akşamüstülerinden sabırsızlıkla eve gelmeyi... Bir film seyretmek üzere koltuğa uzanınca dayanamayıp sevişmeyi... Seviyorum aşkın en çok bu hallerini...

Çocuksu bir muzurlukla, tutkulu bir sevdanın ortasında saklambaç oynamayı, dudağa bir parmak bal çalıp kaçmayı ve sonra yastık savaşı yapmayı... Uyku tutmadı diye balkona çıkıp birer kahve içerken sigarayı tellendirmeyi, şarkıları dillendirmeyi... Seviyorum ben aşkın bu hallerini...

Yaşamak isteyene, yüreğinde hissedene, bulup da yitirmeyene aşkın halleri çeşit çeşit...

Tesadüflere bayılıyorum ben; Natalie Cole çalıyor son ses When I Fall In Love ve ben aşkın en saf halini yaşamak üzere balkona çıkıp gecenin serinliğini üzerime alıyorum, belli mi olur belki ay dede ile gönderirsin cevabını... Ya da yıldızlar söyler yüreğindekini...
________________________
Fotoğraf / 1x.com

TAŞMAK


İnsanlar var kapanızı kapatmadıkça sıkı sıkı , durup durup çalan tüm yüzsüzlükleri ile...

İnsanlar var ardına kadar açmışsınız kapılarınızı savunmasız kalmışsınız hatta ama girmemiş içeri...



Gelene buyur demek nezaketten, görüneni beklemek sabırdan olsa da bazen YETER diye yükselen sesler duyuyorsanız, dönüp kendinize kulak kabartın derim, ses yüreğinizden geliyor olabilir.



________________________________________

Fotoraf / 1x.com

19 Mayıs 2009

3 SUAL

1

__________________________________________

Varlığın için yokluğu mu, yokluğun için varlığı mı tercih edersin?



2
_________________________________________

Aşkın için ölmeyi göze alabiliyorsun da, neden aşkını yaşatmak için değil çaban?



3
_________________________________________

Gidişimle gasl olan yüreğini teselliye uğraşırken başka bir kalbi kırmayı göze almak da neyin nesi?


_________________________________________

18 Mayıs 2009

İZ/DÜŞÜM


"I'll meet you at Midnight" Smokie




_______________________________

Hayatı sorgulamak değil niyetim?
Gelmek istiyorum dedin açtım kapımı, buyur gel içeri...
Farkında mısın, sormuyorum neden geldin, ne kadar kalmak niyetin...
Belki bıraktığım bir ize takıldın, belki dillendirdiğim bir duyguma, bilelem...
Ama vaktin varsa gelmişken otur da bir kadeh şarap içelim... Sahi sever misin?
Konuşuruz ondan bundan, biraz dedikodu yaparız ne dersin?
Beraber dinleyelim içimi her seferinde gülümseteni, mümkün mü?
Nasıl yani diye sorar haline bir cevap arıyorsan, bıraktığım izlere bak ve o izlerdeki düşümlerine...

_____________________________

Yazmışım gün evvel de korkmuşum üzerine...
Bıraktığın izlere baktıkça, garip bir mutluluk hali sarıyor bazen, hani hiç sebepsiz sıkıntılarım gibi...
Böyle zamanlarda düşünüyorum; mutluluktan bir elbise giysem üzerime taşıyabilir miyim dersin?
Sonra aniden bir sıkıntı çörekleniyor yüreğime, hani hiç sebepsiz mutluluklarım gibi...

Ya iz bırakırsa düşüm, ya bıraktığın izdüşümün acıtırsa sonrasında beni...
Aşka aşık hallerimin izdüşümlerinde saklı buluyorum kendimi...
Kendi yalnızlığımda saklı bir mutluluk var da ben mi farkında değilim...
Nasıl yani diyen halime bir cevap arıyorum, bıraktığın izlere bakıyorum ve izlerdeki düşlerime...