29 Temmuz 2011

Bırakmak




Bir gündoğumuna bıraktım yarınlarımı bu sabah,
çocukların şen sesleri, ve o bahçe, ve o deniz artık bana çok uzak...


Akşamüstülerin günbatımlarında buluyorum dünlerimi...
Bir içki masasına katık edilen kahkahalar, 
ve o yağmur ve o çamlık artık bana çok uzak...


Geceleri yıldızlara emanet ettim umudumu, 
kayıp gittiler bilinmeze bir gözyaşı vakti,
beklemeler artık bana çok uzak...

Yorgunum anla,
çok yorgunum hayat!







İlk Yayın Tarihi: 13 Temmuz 2010, Yorgun


28 Temmuz 2011

Nihayet

İnsanın kendi ile konuşmaları da bir yere kadar... 
Mantık denen şey, yok! 
Yüreğini dinle. 
Onca cümle arasından altı çizilenin, 
"yeterince istemiyorsundur da ondandır olmayışı"nı bi' düşün. 


Bugün güzel bir sabaha uyandım. Aklımda yukarıdaki cümle. (aşağı yukarı böyle bir cümleydi.) Sonra Newyork fotoğraflarına baktım. Neden oraya dair yazmayı bırakmıştım ki... (üzerinde pek durmadım, zamanını bekle dedim) Brooklyn Bridge'de yürüdüm sabah sabah. İyi geldi. Newyork yazısını bulayım derken, yolum St. Croix'ya düştü. Yüzümde alabildiğine bir gülümseme. Hemen ardından Newberyport... (ah! aşık olduğum kasaba...) 

Bu sabah güzel başladı demiş miydim? (demişim, bu iyi bir şey...) Aklımda gecenin heyecanı. Yüzümde kocaman bir gülümseme. Gönlümün kırık yanını pamuklara sarıp sarmaladım. O'na emanet ettim. Hayırlısı dedim, güne başladım. Güzel geçer mi dersiniz... (Hayırlısına inanırsan, güzel olduğunu fark edersin. Ama istediğim olsun dersen, hayırlısı ise bile mutlu olman zor be canım kendim)



26 Temmuz 2011

Sahipsiz Kalan Duygular




Ne çok duygum sahipsiz kalmış diyorum... Susuyor.
Hayallerimin yarınları yok gibi diyorum... Susuyor.

Sahipsiz mektuplarımın kelimeleri, deniz kıyısına vurmuş yıldızlar gibi... Belki bir gün biri bulur diyorum. Ya bulmazsa diyor. Ne garip, tam da susması gerekirken, o en can acıtacak olanından söze giriyor. Ben susuyorum, içim, bulur diyor. 

O bunu hiç bilmeyecek. Susmak bilmeyi istememektir. Konuşmaksa bilmediğin ne varsa yüzleşebilmek. Cesareti kırık insanla, kanadı kırık kuşu birbirine benzetmem boşuna değil benim. İkisi de bir çırpınış öteye gidemez. 

Günlerin sıcağı içimin kavrukluğu ile birleştiğinden midir bilmem... Yüreğimin turuncusunda saklı kahverengi bir hüzün var. Ne kadar üzerini örtersem örteyim, an geliyor çıkıveriyor filizlenme telaşında olan fasulyeler gibi...    Pamukların arasında baş veren filizler, neden soruları gibi peşi sıra birbirini kovalıyor. 

Ben böyle düşünürken ve elbet bazılarını dillendirirken, bunu sadece sevdaya yükleyenler oluyor. Susuyorum. Öfkemin de sahipsiz kalan duygularımdan biri olduğunun altını çizmek istemiyorum. Hem kim karşısındakini tam olarak anlayabilir ki... 

Hayatın müşterek yanını seviyorum... Kimden, nasıl ve hangi yüreğe hizmet geçti bu duygu bana bilmiyorum. Bugünlerde sıklıkla hayatın müşterek yanından kendime çıkaramadığım paylara kızıyorum. Kendimle yaptığım hesapların, hayatla denk gelmeyişi; muhasebeye olmayan yatkınlığımla açıklanabilecekse de...  Artık bir şeylerin hesabını yapabilmeyi, hayatı müşterek yaşarken kefenin ağırlığını üzerimde hissetmemeyi diliyorum. Sen buna önemsenmek, düşünülmek, aranmak, sorulmak, merak edildiği için uykusuz kalmak falan da diyebilirsin. Ben buna birilerini düşünmekten, çaba harcamaktan, özenmekten, sakınmaktan, aramaktan, merak etmekten yorulmak diyorum. Hayat müşterekse... Benim uzatmaktan yorgun düşen elim burada. Yüreğiminse yeri hiç değişmedi. Bunu fark etmeni bekliyor ve susuyorum. 



22 Temmuz 2011

Beni Yalnız Bırakın



İnsan kendini planlı bir şekilde, adım adım, gün be gün yani, yalnızlaştırabilir mi? Herkesi kendinden uzakta bir köşeye kendi sessizliklerinde yitip gitsinler diye bırakabilir mi? Onlarca sessizleştirilen her bir kelime, büyüyüp büyüyüp de akla, yüreğe, dile, güne sığmaz olup da insanı boğabilir mi? Yüreğin sıkıştığı zamanlara sığdırdığın nefes burnunun ucunda bir sızıya dönüşebilir mi?

İnsan kendini durup dururken ölümü düşünecek kadar başkalaştırıp, kendinin kendinden yitip gitmesine seyirci kalabilir mi? Peki bir kedi edinsen sen öldüğünde komşular seni kokmadan bulup da mezara koyabilir mi?

Hayat bir yerden sana gülümserken başka bir yerinden kan ağlayabilir mi?

Bu durumda yüzünde bir gülümseme, yüreğinde bir ağlama sesiyle kalabalığa karıştığında, herkes senin dertsiz olduğunu sanabilir mi? 

Palyaço gibi boyalı bir gülüşte, giderek derinleşen bir hüzün ne kadar saklı kalabilir ki? 

Diyelim ki, saklısındasın o gülüşün, gözlerin seni ele vermeden durabilir mi?



görsel / deviantart

15 Temmuz 2011

Evlilik Bir Sürpriz midir?




Zaman zaman dilek tutarsın ya içinden, bazen de öylece aklından geçiveren bir cümledir ve bazen bir isyanın ortasındaki bir cümlende saklıdır ya dileğin... Tanrı'nın işi gücü yoktur, böyle zamanlarda duyar seni. Sen isyanını hatırlar dileğini unutursun... Sen aklından geçirdim zannettiğinde yüreğindendir aslında geçen ve dedim ya işte, Tanrı sen fısıldarken duyar sesini. 

Duyar ve bekler... Sen de beklemeyi bilirsen, sürprizler olur yaşamda. Sürpriz öyle büyüktür ki, ağzından çıkıverir "bak sen şu Allah'ın işine" cümlesi... Farkında değilsindir ama senin işindir o. Sen diledin diyedir. İstedin ve sabırla bekledin diyedir. Belki bir gündür... Belki koca bir ömürdür. Sen sen olmayı bıraktığın, o da kendinden vazgeçebildiği içindir olan biten ne varsa... Bir olmak derim ben buna. Ondan dileyip, Ona dönüşmektir sürprizin aslı; Aşk olmaktır bir bakıma...


10 Temmuz 2011

Düşün Ayrıntısı

Bazen detaylarda kaybolur insan...

Kendi kendime geçen bir günü düşündüm gece gece
Kendi kendine kalınca insan
Daha fazla düşünecek şeyleri olur
Geçmişi düşünür
Şimdisine bakar
Geleceğine düş kurar


Baksa bile görmez önünün ilerisini...

Öylesine gömülür ki geçmişe
Şimdiye ve hatta geleceğe
Göremez burnunun ucunu

Böyle zamanlarım çok oldu
Dönüp bakıyorum da hep görmek istediğim gibi göreyim diyeymiş çabam

Deki gördün mü

Gördüm

Ama neyi...

(Buradan söylememe bence sen de müsaade etme)




Adım adım yürürken geleceğine...

Şimdisini es geçen oncanızdan biriyim bugünlerde
Geçmişe tutunmayı bırakalı çok olmadı
Gelecekle ilgili düşlerimse halen dile gelmiyor
Şimdide alsam nefesimi gam yemeyeceğim
Senin anlayacağın bildiğim sokaklarda yeniden kaybolmuş gibiyim



Unutur resmin bütününü...

Hepimiz insanoğluyuz işte günün sonunda
Unutuveriyoruz resmin bütününü

Şöyle bir gerinip de yaslamak gerek sırtını
Manzaraya karşı açmak kollarını

Almalı yanına en sevdiğini
Senden gitmek aklına  bile gelmeyeni

Bakmalı uzağa
Ta ki resmin bütünü gözün alabildiğine
Gözün önünde uzanıncaya kadar



07 Temmuz 2011

Üzülmedim Demek Mümkün mü Sence

Dün gece içime kıvılcım düştü...

Çektiğim onca fotoğraf şimdilik elimde yok... Yoklukla birlikte aklımdaki onlarca anı da sanki uçup gitti. Yokluk koca bir delik oldu bulutsuz gecenin derinliğinde. İçine çekti ne var ne yoksa. Yıldızlar çıktı birden bire ortaya. Yazmak gerek dedim, fotoğrafı yüreğine çizerken, kelimeleri o çizdiğine iliştirmek... Ama ben çizemem ki...

Elimdeki 8 GB ve 2 GB iki ayrı küçük mavi SD karta baktım. Onlarla konuşmadım. Ama içimden "ne istediniz" dedim. Cevap alacağımı falan düşündüğümden değil elbet ama üzüntümü başka nasıl dile getiririm bilemedim. 

Diğer 2 GBlik SD kart ise içindekileri bırakıp sessizce uzaklaştı. Arkadaşlarının bana ettiğine bir anlam verememiş olacak ki, giderken onlarla bile vedalaşmadı. Belki de "sizinki de kartlık mı şimdi" dese, onlar  da insafa gelir ve içindekileri masaya usulca bırakırdı. Öyle olmadı. 

Biraz sessizce bakındım etrafıma. Elimdeki mavilikleri bırakıp kanepeye uzandım az zaman sonra, maille gelen fotoğraflarda aradım avuntuyu. Dışımda ararken içimde buldum dinginliği ve MAVİ böylece yazılmış oldu işte. İçimde bir yer serinledi, ısındığım sularımda kaldığım yerden yol aldım. Sokak sokak düz gittim, anı anı yokuş çıktım, huzur huzur koştum. Kendimce anıları böylece yüreğime çizdim. Kelimeleri onlara kanat yaptım. Maviliğin içinde süzüldüler ben gülümseyen turuncu bir manolya oldum. Olmaz deme insan hüzünlendiğinde, vakti evvel yüreğine değenlerin kanat çırpınışlarındaki sırra akıl ermez bence. Ara sıra üzülmekten vazgeçip, senden gidenlerin, sende bıraktıklarına sarıl sessizce. Kuşların kanat çırpınışları ancak böyle duyulur yalnız gecelerde.