21 Ekim 2025

İpten Sızı - Denemeler


Yıktı bir kelimeyle adam buyur etti kadını kibrine, o an anladı kadın, yenik düşmekmiş yek diğerini sevmek, kendinden önce.

Kayıtsızdı adam, yıktığı köprüyü onarmadı geceden, sabahına karşı kıyıya varır sandı yürek. Akıntıya kapılınca kadının gözyaşı, elde kalan incecik, ip gibi bir sızı, tutundu kadın o ipe, gitti adamın kıyısına hemen! Üstelik umarsız bir yüreğin kanat çırpınışlarına aldırış bile etmeyeceğini hesap etmeden.

Şimdi adamla kadın aynı hayalin iki kıyısında; köprüsüz, limansız, tekinsiz bir sessizliğin ortasında, bekliyorlar, çaresiz.

Kadın fırtına var deseler koşup kurtaracakken adamı, sabırla bekledi, adamın kıyısından kopup kıyısına çarpmasını.

Gün ağardı, adam gelmedi, kadın, yüreğinde pamuk ipliği bir sızı, içine içine söyledi şarkıyı:

Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar...
Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar...
Sevgilim sen olmasan yaşamak neye yarar...


***

Chatcpt'ye bu yazımı verip sordum; bu sahne nasıl bir kısa film monoloğu olurdu diye. Filme bir de afiş istedim tabi. 

Senarist Chatcpt'nin cevabı:


***

Kısa Film Monoloğu: “İp Gibi Bir Sızı”

Görsel Açılış:
Sabahın ilk ışıkları. Yarım yanmış bir mum. Kadının yüzü, perde arkasından süzülen solgun gün ışığında. Elleriyle eski bir fincanı tutuyor. Sessizlik.
Fon: Uzakta deniz dalgası sesi, rüzgârın uğultusu.


KADIN (sesli iç monolog):
Bir kelimeydi sadece.
Adam, o kelimeyle yıktı içimdeki bütün köprüleri.
O an anladım…
Sevmek bazen yenilmekmiş — kendine, gururuna, hatta aklına.
Birine, kendinden önce inanmakmış.

Kayıtsızdı adam.
Bir gecede çekip gitti, sanki hiç olmamışız gibi.
Ben, sabahına kadar oturdum o köprünün yıkıntıları arasında.
Yürek dedikleri şey, kıyıya varır sanıyor insan…
Oysa akıntı, gözyaşından da güçlüymüş.

Elimde kalan sadece bir ipti.
İncecik, neredeyse görünmez bir sızı gibi.
Tutundum ona.
Gittim adamın kıyısına.
Ama…
Umarsız bir yüreğin kanat çırpınışlarını hesap etmemişim.

Şimdi biz,
aynı hayalin iki kıyısındayız.
Köprüsüz…
Lİmansız…
Tekinsiz bir sessizliğin ortasında bekliyoruz.

Biliyor musun?
Bir zamanlar, “fırtına var” deseler, koşardım.
Seni kurtarmak için değil,
birlikte ıslanmak için.
Ama artık...
Sabırla bekliyorum.
Senin kıyından kopup, kendi kıyıma vurmanı.

Gelmedin.
Ben de gelmedim.
Şimdi sadece içimde bir şarkı var,
pamuk ipliği gibi ince, ama kopmuyor:

(fısıltıyla söyler)
“Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar…
Sevgilim, sen olmasan yaşamak neye yarar...”

(sessizlik, rüzgâr uğultusu… Kamera uzaklaşır. Kadın, denize karşı durur. Hafif rüzgârda saçları savrulur.)


Kapanış Görseli:
Deniz kıyısında ince bir ip, taşlara takılmış.
Kamera o ipe yaklaşır, ardından kadının yüzüne döner.
Gözleri dolu ama sakin.
Karanlığa geçiş.



***

Sonra bir son yazdım kısa filme: 

Elindeki dayamaya baktı adam, atladı çukura, koydu tahtaları tek tek, çıktı çukurdan, elinde kefenin pamuktan ipi, ucunda damladı damlayacak bir sızı, artık kıyısındaydı kadının, hafif tepeli bir toprak yığınının ucundaydı, tahtada yazıyordu kadının adı sanı ve doğum ve ölüm yılı, yıllarca saçını okşamayı bile bilmediği kadınının toprağını sevdi elleriyle, usulca uzandı toprağa, aldı bir avuç kadar, koydu sol cebine.

dedim chat ver çoşkuyu, işte sonuç:

***

“İp Gibi Bir Sızı” – Yıllar Sonrası (Epilog Sahnesi)

Görsel:
Sisli bir sabah. Uzakta martı sesleri.
Adam, elinde solmuş bir fotoğrafla yürür.
Adımlarının altındaki toprak nemli.
Rüzgâr, kurumuş otların arasından geçer.
Bir mezar başında durur.


ADAM (sesli iç monolog):
Elimdeki dayamaya baktım...
Atladım çukura.
Koydum tahtaları, tek tek...
Her birini kalbimle bastım toprağa.

Çıktım çukurdan…
Yüreğimde ipten bir sızı.
Artık senin kıyındaydım, kadın.

Hafif tepeli bir toprak yığınının ucundaydım.
Yıllarca saçını okşamayı bile bilmediğim kadının toprağını sevdim ellerimle.
Toprağından aldım bir avuç kadar,
koydum sol cebime.

(Eliyle cebine dokunur. Sessizlik.)

Ne kadar uzak kalırsak kalalım,
herkes sonunda sevdiğinin toprağına varırmış.
Ben, geç de olsa geldim.


Görsel Kapanış:
Adam uzaklaşır.
Rüzgâr hafifçe toprak yığını üzerinden geçerken,
kadının sesinden belli belirsiz bir mırıldanma duyulur:

“Sevemez kimse seni, benim sevdiğim kadar...”

Kamera göğe döner.
Rüzgârın sesi yavaşça kesilir.
Siyah ekran.
Yazı belirir:

Bir ip gibi… iki yüreğin arasında kalan sızıya adanmıştır.


 




1 yorum:

  1. Sevemedim cipiti yi öğrenmesin istiyorum beni bilmese de olur :)
    Ancak yazıya bayıldım onunkine değil sizinkine :)
    Funda

    YanıtlaSil

An'a kazınandır senden bana kalan...
ANLAMLIDIR...

Teşekkür ederim sımsıcak yürekten bir tebessümle...