Kayıtsızdı adam, yıktığı köprüyü onarmadı geceden, sabahına karşı kıyıya varır sandı yürek. Akıntıya kapılınca kadının gözyaşı, elde kalan incecik, ip gibi bir sızı, tutundu kadın o ipe, gitti adamın kıyısına hemen! Üstelik umarsız bir yüreğin kanat çırpınışlarına aldırış bile etmeyeceğini hesap etmeden.
Şimdi adamla kadın aynı hayalin iki kıyısında; köprüsüz, limansız, tekinsiz bir sessizliğin ortasında, bekliyorlar, çaresiz.
Kadın fırtına var deseler koşup kurtaracakken adamı, sabırla bekledi, adamın kıyısından kopup kıyısına çarpmasını.
Gün ağardı, adam gelmedi, kadın, yüreğinde pamuk ipliği bir sızı, içine içine söyledi şarkıyı:
Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar...
Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar...
Sevgilim sen olmasan yaşamak neye yarar...
***
Kısa Film Monoloğu: “İp Gibi Bir Sızı”
Görsel Açılış:
Sabahın ilk ışıkları. Yarım yanmış bir mum. Kadının yüzü, perde arkasından süzülen solgun gün ışığında. Elleriyle eski bir fincanı tutuyor. Sessizlik.
Fon: Uzakta deniz dalgası sesi, rüzgârın uğultusu.
KADIN (sesli iç monolog):
Bir kelimeydi sadece.
Adam, o kelimeyle yıktı içimdeki bütün köprüleri.
O an anladım…
Sevmek bazen yenilmekmiş — kendine, gururuna, hatta aklına.
Birine, kendinden önce inanmakmış.
Kayıtsızdı adam.
Bir gecede çekip gitti, sanki hiç olmamışız gibi.
Ben, sabahına kadar oturdum o köprünün yıkıntıları arasında.
Yürek dedikleri şey, kıyıya varır sanıyor insan…
Oysa akıntı, gözyaşından da güçlüymüş.
Elimde kalan sadece bir ipti.
İncecik, neredeyse görünmez bir sızı gibi.
Tutundum ona.
Gittim adamın kıyısına.
Ama…
Umarsız bir yüreğin kanat çırpınışlarını hesap etmemişim.
Şimdi biz,
aynı hayalin iki kıyısındayız.
Köprüsüz…
Lİmansız…
Tekinsiz bir sessizliğin ortasında bekliyoruz.
Biliyor musun?
Bir zamanlar, “fırtına var” deseler, koşardım.
Seni kurtarmak için değil,
birlikte ıslanmak için.
Ama artık...
Sabırla bekliyorum.
Senin kıyından kopup, kendi kıyıma vurmanı.
Gelmedin.
Ben de gelmedim.
Şimdi sadece içimde bir şarkı var,
pamuk ipliği gibi ince, ama kopmuyor:
(fısıltıyla söyler)
“Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar…
Sevgilim, sen olmasan yaşamak neye yarar...”
(sessizlik, rüzgâr uğultusu… Kamera uzaklaşır. Kadın, denize karşı durur. Hafif rüzgârda saçları savrulur.)
Kapanış Görseli:
Deniz kıyısında ince bir ip, taşlara takılmış.
Kamera o ipe yaklaşır, ardından kadının yüzüne döner.
Gözleri dolu ama sakin.
Karanlığa geçiş.
***
Sonra bir son yazdım kısa filme:
Elindeki dayamaya baktı adam, atladı çukura, koydu tahtaları tek tek, çıktı çukurdan, elinde kefenin pamuktan ipi, ucunda damladı damlayacak bir sızı, artık kıyısındaydı kadının, hafif tepeli bir toprak yığınının ucundaydı, tahtada yazıyordu kadının adı sanı ve doğum ve ölüm yılı, yıllarca saçını okşamayı bile bilmediği kadınının toprağını sevdi elleriyle, usulca uzandı toprağa, aldı bir avuç kadar, koydu sol cebine.
dedim chat ver çoşkuyu, işte sonuç:
***
“İp Gibi Bir Sızı” – Yıllar Sonrası (Epilog Sahnesi)
Görsel:
Sisli bir sabah. Uzakta martı sesleri.
Adam, elinde solmuş bir fotoğrafla yürür.
Adımlarının altındaki toprak nemli.
Rüzgâr, kurumuş otların arasından geçer.
Bir mezar başında durur.
ADAM (sesli iç monolog):
Elimdeki dayamaya baktım...
Atladım çukura.
Koydum tahtaları, tek tek...
Her birini kalbimle bastım toprağa.
Çıktım çukurdan…
Yüreğimde ipten bir sızı.
Artık senin kıyındaydım, kadın.
Hafif tepeli bir toprak yığınının ucundaydım.
Yıllarca saçını okşamayı bile bilmediğim kadının toprağını sevdim ellerimle.
Toprağından aldım bir avuç kadar,
koydum sol cebime.
(Eliyle cebine dokunur. Sessizlik.)
Ne kadar uzak kalırsak kalalım,
herkes sonunda sevdiğinin toprağına varırmış.
Ben, geç de olsa geldim.
Görsel Kapanış:
Adam uzaklaşır.
Rüzgâr hafifçe toprak yığını üzerinden geçerken,
kadının sesinden belli belirsiz bir mırıldanma duyulur:
“Sevemez kimse seni, benim sevdiğim kadar...”
Kamera göğe döner.
Rüzgârın sesi yavaşça kesilir.
Siyah ekran.
Yazı belirir:
Bir ip gibi… iki yüreğin arasında kalan sızıya adanmıştır.


Sevemedim cipiti yi öğrenmesin istiyorum beni bilmese de olur :)
YanıtlaSilAncak yazıya bayıldım onunkine değil sizinkine :)
Funda
Teşekkürler Funda. Aslında eğlenceli de bi şey. Tabi her şey de olduğu gibi kötü kullanıma açık ve çipiti eksik kalsa da bilmiyorlar mi ki her bi şeyleri.
SilTeknoloji, YZ ve çetcipiti sevdam malumun hemşirem. :) Bu aleme daldığın post'unu da görünce heyecanlanıp, hemen koştum geldim. Yazın o kadar şahane ki kullanan beşerin kendisini ne kadar güzel beslediğiyle paralel sonuçlar verdiğinin temsili olmuş.
YanıtlaSilGörsel çalışırken şu parmakları yapmayı bir türlü öğrenemedi gitti yalnız kerata. Her defasında parmak saymak ve şekillerine bakmak bende refleks oldu. :))
Sen yazınca fark ettim elleri. Ne komik yahu :) İkinci cümleyi anlamak için cipiti mi kullansam:))) Öperim hemşirem.
SilOrada diyorum ki hemşirem çatgipitinin ne ortaya çıkardığı komut veren insan evladının yeteneği ile şekilleniyor. Fark yaratan işlerin belirleyicisi de beşer yani insan faktörü oluyor. Gelecekte ona da ihtiyacı kalmayacak elbet ama en azından şu an için böyle. Sen de öyle güzel bir yazı ile onu beslemişsin ki o da bunu ortaya koyabilmiş. :))
SilDekoder gibi kadınsın 🙃😘
SilNe yazsam bilemedim, işin zorunu seçtim, okudum... okudum, okudum, okudum ve bayıldım.:)
YanıtlaSilCipiti'ye di mi ;)
SilMonologlar, filmin afişi, müziği... çok güzeldi ;) Ne güzel yükleme yapmışsın. Novella tadında ve 3 boyutlu film gibi :))) çok keyif aldım ;)
YanıtlaSil