04 Ağustos 2009
BEKLENENİN GELİŞİNE
18 Haziran 2009
İFADE
Yüzünde masum bir kız çocuğunun hınzır bir gülümsemesi belirdiğinde...
Onunla uyanmak mı yakışır yüzüne
Ona uyumak mı
Onunla uyumak mı gülümsetir yüzünü
Ona uyanmak mı
Bilemedim...
08 Haziran 2009
MUTLULUK MU DEDİN?
30 Mayıs 2009
KABUL
__________________________________________
Sence güzel güneşli bir gün değil mi?
Süpriz yapacaktım ama..
Kahvaltıya geliyorum çıktım yola...
Teklifin hala geçerli değil mi?
24 Mayıs 2009
SESLİ DÜŞE KALKA KAHVALTI
Buradan da ulaşabilirsiniz...
BURANEROS'UN FİKRİ GELMİŞ - İYİ Kİ...
__________________________________________________________
Okumuş muydunuz bilmem; Buraneros'un Bir kitabın yalnızca bir kitap olmadığı bir durum üzerine yazılmış yazısını... La Paragas'ın harika hizmeti; Hayırlı Bir İş... ile, hem de sizi alıp götüren bir ses tonunda dinleme şansınız da var; şimdilik sadece bu yazıyı...
Aslında proje, görme engellilerin de blog dünyasının bir parçası olmasını sağlamak.
Sizce de harika değil mi?
Kendi adıma düşündüğüm ilk şey, mutluluk veren bir yazımı seslendirmek oldu... Ben, mutluluk, ses... diye giderken... Bu projeyi batıran olmak istemedim... Ama en yakın zamanda güzel sesi olan bir arkadaşıma olabilecek en mutlu yazımı bulup ricacı olup seslendirtmek istiyorum...
Ben fikri sevdim... Siz de sevdiyseniz, fikir sahibinin izni var kulaktan kulağa yayılması konusunda... Ben fısıldadım anladığım kadarıyla, sıra siz de...
20 Mayıs 2009
SALINMAK
Jack Johnson ft ALO - Girl, I Wanna Lay
Uykuya gitmeden önce seviyorum tüm ışıkları kapatıp sadece tek bir mum bırakıp, salınma halimi... Öylece oturduğum yerden ruhumun bir salınışı var görsen boğulursun gülmekten. Ölmezsin canım ben seni kurtarırım tam da sen boğulurken, kahramanın olurum aniden... Sarılırsın boynuma... Benim ruhum salınıyor şu anda derim, eşlik etmek isterim dersin. Salınırız geceye beraber... Güzel olur... mu?
Soru bana dimi? Cevabım var elbet ama salınmam bitsin sonra...
_________________________________________________
14 Mayıs 2009
ÇİÇEK EKMEK AŞK BİÇMEK
10 Mayıs 2009
İSTİMİN KEBABI OLUR DA GÜNÜ OLMAZ MI?
Sabah erken uyandım ve onlarda buluştuk. Benim arabayı orada bırakıp babamın araba ile yola devam ettik. Neymiş araba doluymuş. Yok artık ikna oldum, babam kesin benim şoförlükten memnun değil...
Öğeden sonra öyle bir rüzgar çıktı ki, hava serinledi, güneşte bulutların arkasında saklanınca iyiden iyiye soğudu hava... Sobayı yakmaya karar verdik. Babam soba yakmanın inceliklerini anlatı. Meşe odunu olacak - aslında kömür var aşağıda ama akşam kalmayacağız, daha iyi yanar, uzun süre ısıtır - çam koyma sakın is yapar. Soba kovasının altına kalınları üzerine inceleri yerleştir ve kurumuş kozalakları koy en üste... Dikkat et kurumuş olsun... Bir iki çıra ile de yak ve sobanın altını aç... Teorikte harika duran bu anlatı pratik de nedense olmadı ve rüzgarın ters dönüp basması sonucu evin içinde bir is, bir duman neredeyse, boğulmak üzereyiz. Ben çaktırmadan kozalak torbasının içindeki yaş kozalaklar ile yaş dalları sobaya atmış olma ihtimaline karşı ortalıkta gözükmiyeyim diyorum ve son anda rüzgar meselesi beni kurtarıyor...
09 Mayıs 2009
İZMİR'İN SELAMI VAR
Anneleri tarafından terk edilen kedi kardeşlerin birbirine seslenişini duydum da minnet ettim hem anneme hem de kardeşimin varlığına, huzur doldu içime...
Sahibi mutlu ol dediğinde, kendini çimlere atan daha 4 aylık köğeğin çim üzerinde yuvarlanırken gözlerindeki mutluluğu gördüm de, istediğimde kimselere ihtiyaç duymadan çimlere uzanabilme özgürlüğüm var diye mutluluk doldu içime...
Gün kavurşurken geceye ve ben minibüsün arka 4'lüsünde almışken yerimi ve dalmışken yepyeni düşlere mutluydum çakır keyifli halimden arta kalan kendimden. Hava kararınca tamamen ve ay dolun haliyle gülümserken geceye yepyeni hayallere daldım da rüya değildi gördüğüm bu sefer...
04 Mayıs 2009
UZAYIM
29 Nisan 2009
SEVMİYORUM MU?
_____________________________________
26 Nisan 2009
SIRADAN BİR PAZAR MI?
Şımartılmak konusunda evrene gönderdiğim mesajın etkilerinin hala devam edişini şaşkınlıkla karşıladım. Geceyi düşündüm, önce balık rakı arkasından Teoman konseri... Eve döndüğümde Buraneros'un parti fikri ile karşılaşma, ev sahibi abi uyuduğu halde nezaketle keyifli sohbete devam eden kardeş Efsa ile geceyi uzatma... Pek güzeldi pek güzel...
21 Nisan 2009
SAYENDE OLDUM MAYHOŞ
gelme üzerime içtim dibine kadar diye
güzelleşti dünyam ben içince
her gece içerim sanma sakın kendi kendime
her an seni düşünmüyorum ki ben içeyim aklıma esince
sen uzaklaştın rakı şişede bittikçe
yakınlaştı kalamarla karides birbirine
fonda çalıyor cantaloop ben duramıyorum yerimde
dans da edilmez ki meyhanenin orta yerinde
en iyisi gidelim kumsala meyhanede kim varsa gelsin bizimle
yakalım bir ateş hıdırellez niyetine
atlayalım üzerinden becerebilir miyiz ki bu halde
ya yanarsa eteklerimiz ulaşır mı ki ateşi yüreğimize
öperim ben seni bugün doğdun diye
neden şaşırdın ki sen yine
yoksa doğumgünün değil mi senin bu gece
olsun koy cebine, zamanı gelince öp kendini benim yerime
ne güzel içtim değil mi ben yine
görmedin mi beni gökyüzünde
küçük ayının yanında almıştım yerimi
tencereye benziyordum noktalarımı birleştirince
şimdilik bu kadar dile geldi içim
içim dedim de geldi çişim
of ne olacak benim bu daldan dala konan halim
anladım olmaz yazdığımdan şiir benden de şair
ben sevmem kadını şişman
kedinin tekiri iyidir, balığın lüferi
olsa da koydum satırları birbiri ardına, olmasa da
sanıyorsan dünya güzel
yanılıyorsun be adam
benim kafam güzel diye dünya güzel bu gece
hatta inan sen bile daha bir güzel geldin gözüme
bir daha okudum da olmamış bu satırlar birbirinin peşi sıra
sen düzenle istersen sil baştan heceleri
zaten son of a preacher man çalıyor fonda
kimse kaldırmıyor beni dansa
sahi bu gece değil miydi senin partin
hadi durma kaldır beni dansa
sarmaş dolaş olalım seninle mum ışığında
canın isterse bu gece doğumgünün diye
sarılıp uyuruz birbirimize
nerden gelmiştim ben bu şahane fikre
içtim ya güzelleştim bir iyice
haklısın uyumak gerek şımarmadan bir iyice
dur bir şarkı tutayım ikimize
buddy guy çalsın uyumadan hemen önce
sesi duvarlarda yankılansın ain't no sun shine diye
sarılıp nefesine karışayım hülyalara dalmadan önce
nereden gelmiştim ben kadının olma meselesine
içme sebebim oldun aklıma düşünce
hafif sarhoşum bu gece içtim diye
13 Nisan 2009
ŞIMARDIM BEN ÇOKKKK
Bildiğim bir şey var ki, yaşımın ötesinde bir farkındalıkla yaklaşırım olaylara. Düşünürüm hep, çok yaşamakta mı gelir bu halim yoksa çok izlemekten mi hayatı... Ya da bazen bir çocuk oluveririm en safından, şaşırırım hayata ve hatta umursamam bazen...
Yaramaz bir çocuk olmanın bıraktığı izi alnımda taşırım. Elimdeki izse kendime çok kızdığım, kendime nasihat niyetine bıraktığımdır.
Dostumdu üniversitedeki sevgilim, yakışmayan bir sonla bitirdiğim. Sonrasında denedim bir kaç adamla ama ya adam bana uymadı ya da ben adama. Evlendim en büyük aşkımla... Olunla ölürüm dedim ya da onsuz kalırsam, onsuzum şimdi ama yaşıyorum hala. Hiç sevmedim yalnızlığı ve hiç sevemedim yalnız kalmaları. En büyük korkumdu yalnızlık, şimdilerde sıkça konuştuğum.
Arkadaşlarım oldu ve öğrencilerim... Dostum var ve bir abim sonradan edindiğim, hiç hayatımdan çıkmasınlar istediğim. Erken kaybettim sevdiklerimi, teyzemi, dayımı, dedemi, ninemi ve annanemi... Hiç tanımadım annemin babasını...
Herkesin "sen iyi bir anne olursun" demesine karşın, hep korktum o sorumluluğu almaktan. Belki yaramaz bir çocuk olmamdan belki annemle babam kadar iyi olamayacağımdan... Abla olmayı çok istememe rağmen bana abilik yapan bir kardeşim oldu sonunda...
Hiç bir şey şaşırtmaz dememeli insan, bir gün hiç tanımadığın insanları yakınında, yanıbaşında hissedebilirsin deseler olmaz derdim ama demem bugünden sonra.
08 Nisan 2009
BU GECE
01 Nisan 2009
LAMA
Gözlerimizden yaş geldi hatta...
Özlemişiz, çok ama çok özlemişiz.
____________________________________
27 Mart 2009
GURURLU, COŞKULU TİYATRO
Fuaye programında, öğrenciler seslerinde coşkularının yansımaları ve yüzlerinde inanılmaz bir mutlulukla, müzikallerden ve şarkılardan seçkilerle karşıladılar konuklarını. Augusto BOAL’un, 2009 yılı için hazırladığı, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Bildirisi ile başladılar programlarına… İlk bölüm, Oyunculuk Anasanat Dalı Lisans I Öğrencileri tarafından hazırlanmıştı.
Kahramanlar ve Metaforlar – Yazgıya Bozgu
Yaşam da ölüm de anlatılıyordu sahnede, hüzün de coşku da…
Sevda da anlatılıyordu, nefret de…
Seçtikleri müziklerin üzerine sadece oyunculuk güçlerini ekleyip ölümü sergilediler bize. “İnsan-yaşam-eylem-yazgı-bozgu” dizgesi bağlamında, eylemlerini en uygun anlatabilecekleri bir metafor-obje ve müzik eşliğinde 12 trajik kahramanın öykülerini çığlıkları, gözleri, yüzleri, elleri, vücutları, yürekleri ile aktardılar bize. Kanımın donduğu, tüylerimin diken diken olduğu anlar oldu. Özlemişim sahneyi, özlemişim insanın insana değmesini, özlemişim yüreklerin tek olup atmasını.
Burada detaylarını bulacağınız karakterlerin 4-6 satırda anlatılan hikayelerini yaklaşık 5 dakikalık performanslarıyla anlattılar ki seyretmenizi çok isterdim.
Aiskilos’un Prometheus’u, Sophokles’in Aias’ı, Sophokles’in Kral Oidipus’u, Sophokles’in Antigone’si, Turan Oflazoğlu’nun Genç Osman’ı, Sophokles’in Medeia’sı, William Shakespeare’in III. Richard’ı, William Shakespeare’in Lady Macbeth’i, William Shakespeare’in Hamlet’i, Murathan Mungan’ın Yezida’sı, William Shakespeare’in İago’su, ve Federico Garcia Lorca’nın Yerma’sı, birer birer ölürken sahnede, siz şaşırıyorsunuz ölüm neden ve nasıl buluyor bir şekilde insanı diye… Ve belki de daha da şaşırıyorsunuz ölümün bir tercih olabildiği anlara…
Oyunculuk Anasanat Dalı Lisans II Öğrencileri tarafından oluşturulan 2. bölümde ise Cehennemlik Gölgeler projesini sundular ki; daha açılış sahnesinde, Haberci'nin sözleri bir tokat gibi patladı yüzlerimizde:
Özgüven yitimi yaşamaya başlayan birey, sadece kendi kaderini ve kurtuluşunu düşünmeye başlar. İşte hata da tam bu anda oluşur. Kaçınılmaz son bu anda oluşur. Kaçınılmaz son büyük cezadır. Tüm inanç sistemlerinde olduğu gibi cezamız sadece bu hayatta çekmekle yükümlü olduğumuz değil, tüm hayatlarımızdaki acıdır.
“Biri, insan tabiatıyla doğar da, insan gibi düşünmezse, işte bu insanlığın hudutlarını aşan düşüncesiz mahlûklar tanrılar tarafından ağır cezalara çarptırılırlar ”
Perde kapandığı anda yüzlerinde kendilerinden duydukları gurur bile onları ayakta alkışlamaya değerdi.