Notre Dame de Paris - Belle
Tamamdı işte. Her ilişki denemesinde, yürümeyen her noktada ona dönüyordu kadın, Ali'ye ağlarken Veli'ye ağlar buluyordu kendini. En son yaşadığı ilişkisinde de sevgilisi, sen onu unut sonra beni bul deyip gitmemiş miydi? O gecenin sabahında karar vermemiş miydi, kendine yetmeyi becermek zorunda olduğunu. Bu durumda kendine yetme kasabayla örtüşmüyordu. Geldiği kasaba... Geldiğim kasaba... Kasaba... Kaba saba... Yok yok... Aklına söz geçirdi, saçma sapan kelime oyunları oynamayacaktı. Anlamın peşine düşmüştü. Tesadüflere inanmazdı. Bu satır karşısına çıktığsa mutlaka bir anlamı vardı. Başa döndü. Satırı bir kez daha okudu.
Sonu ona çıkmayan bir aşk yolu arıyordu kadın, geldiği kasabada bulma ümidi o kadar baskındı ki, önünden geçen kara kediyi görmedi.
Aşk yolu aramak dedi. Ben vazgeçtim sanıyorum da vazgeçmiyor muyum aslında. Kasaba dediği kendi ile baş başa kalma durumuysa ve gene de ve yine de bir aşk yolu arıyorsa ve önünden geçen kara kedilerin şanssızlıklara gebe olduğunu fark etmiyorsa.... Bir dakika ya... Kara kedi ne demekti ki bir kere... Kara kedi... Kara... Kedi... Nankör... Adam... Kara nankör adam... Karşıma çıkan kara nankör adam olacak. Ama ben o kadar kendime dönük olacağım ki, aşk yolunu buldum sanıp atacağım ilk adımı. Evet evet, satır bunu söylüyordu.
Karşına çıkana dikkat et. Nankör bir adam olacak. Yeni bir yol zannettiğin şey aslında hep bildiğin hikayelere çıkacak. Bir yudum daha aldı şarabından. Kar iyice hızlanmıştı, tipiye çevirecekti. Şömineye bir odun daha attı. Çıtırtılarını dinlemeyi severdi. Cd çaların tuşuna bastı. Bir fal da orada bakmak lazımdı. Eğer dedi kitap yanılıyorsa karşıma çıkacak adam konusunda, bu parça benim en sevdiklerimden biri olur...