Sıkıntılı bir gün geçirdim aslında. Hava İstanbul'da alışık olmadığımız kadar soğudu. Eve kapanmak ve kolye tasarlamak için iyi bir fırsattı kuşkusuz. Akşam saatlerinde ziyaret etmeye alışkın perilerim gene şaşırtmadı beni ve 21:00 sularında geldiler. İyi de ettiler onlar sayesinde 2-3 tasarım daha yapabildim.
Ama temelde sıkıntımın sebebi dün annemden aldığım telefondu. Başının döndüğünü söyledi ama bu nedense bana hafifletilmiş bir açıklama gibi geldi. Ne de olsa iyice ihtiyaç duymadan asla doktora gitmezdi canım annem. Bugün yapılan tetkiklerde bir şey çıkmamış. Yarın devam edilecekmiş. Umarım önemli bir şey değildir. Kafam takıldı kaldı işte annemin söylemediklerine...
Herşeye rağmen mutlu uykuya dalacağım bu gece. Hayatta önem verdiğim ve benim için vazgeçilmez 3 adamdan ikisi bana yazdıkları yorumlarla nasıl da mutlu ettiler beni.
Üçüncünün hakkını yemiyeyim.
Canım babam daha bu siteden haberin bile yok. Olsa eminim sen de hemen yazardın düşüncelerini...
Kardeşim ve eşim yazmışlar bu gece... Teşekkür ederim her ikinize de. İkiniz de benden uzaktasınız şu anda. Ama ne kadar da güzellikler kattınız bu soğuk ve yalnız geceme.
En kısa zamanda bir araya gelip geceleri güne bağlayalım. Seviyorum ikinizi de...
İYİ Kİ VARSINIZ...
Madem aileye ayırdım bu geceyi, dünyaya bu kadar sevgi dolu bakabilmemi sağlayan, ilkeli, çalışkan ve dürüst olmanın erdemli bir insan olmak için yeterli olduğunu bana gösteren anneme ve babama; yazılarını okumaktan büyük keyif aldığım Haşmet Babaoğlu'nun bir yazısı aracılığla teşekkür etmek istiyorum.
Sizi çok seviyorum.
Ve galiba büyüyorum.
İYİ Kİ VARSINIZ...
***********____________ ************
BABAM BENİM (Haşmet BABAOĞLU)
Bir tarihte minik bir anket yapmış, yuva çocuklarının babalarını nasıl tarif ettiklerini araştırmıştık.İstisnasız hepsi "çatık kaş"tan söz etmişti."Baban ne yapar?""Kaşını çatar.""Baban nasıl biri?""Babam... e... şey... çatik kaşlı biri."Babaların uykuculukları, "hediye alan adam" olmaları, "gezmeye götürmeler" falan hep çatik kaş vurgusundan sonra gelmişti.Şaşılacak bir şey yoktu bunda elbette.Otoriteyi ve erkekliğin prototip yüz çizgilerini tarif et deseler, biz koca adamların bile aklına hâlâ önce babamızın yüz çizgileri gelmez mi?Onun çatık kaşlarından öğreniriz gücü ve iktidarın tartışılmazlığını...Oysa ne sıkıntılar çekerler kendi başlarına hayatla boğuşurken...Biz çocuklar hiç bilmeyiz, o yüksek otorite tepelerinin hayatın sert dalgaları karşısında nasıl sancılar içinde eğilip büküldüğünü!..Zaten bunu fark edip içimizde hissettiğimizde gerçekten büyümeye başlarız.Kralın çıplak olduğunu görüp şu acımasız hayatkarşısında onu bütün "çıplaklığıyla" sevdiğimizde gerçekten olgunlaşma çağımız açılır.Ama ne zordur o yolualmak!O çatık kaşların öte yanına geçmek, o yaralı müşfik kalbe dokunabilmek için ne çok zaman geçer!
***
Anneyle çocuk aynı atomun parçalarıdır.
Baba "dışarıdan"dır.O çekirdeğin çevresinde döner durur baba. içeri girmek ister bazen, bazen de sıkıntıyla dışarı çıkmak ister...O yüzden babamızla ilişkimiz bir bakıma ilk SOSYAL iLİŞKİmizdir.Yani biraz biz babalarımıza doğru gideriz. Biraz da babalarımız bize doğru gelir; bazen duraksayarak, bazen tökezleyerek, bazen de acemice, düşe kalka...
Tam da bu yüzden işte...Tam da bu yüzden annemizle iyi ilişkimiz bizi iç dünyamızla barıştırır ve babamızla iyi ilişkimiz ise bizi DÜNYA'yla, şu bildiğimiz dünyayla buluşturur, tanıştırır.
***
Bilelim ki... İnsanı anlamak annelerimizi sevip anlamakla başlar.
Hayatı anlamanın yolu ise babalarımızı sevip anlamaktan geçer.
Bilelim ki...Annelerimiz bizi gerçekten seviyorsa biz de kendimizi seviyoruzdur...
Babalarımız bizi bağrına basıyorsa biz de başkalarını korkmadan kucaklayabiliyoruzdur...
******************************
Siz de kucaklayın sevdiklerinizi.
Vakit kaybetmeyin.
Hemen şimdi sarılın sımsıkı onlara.
Evren
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
An'a kazınandır senden bana kalan...
ANLAMLIDIR...
Teşekkür ederim sımsıcak yürekten bir tebessümle...