21 Temmuz 2022

Sen Yola Çıkarsın, Bahtın da!

Günlerden Çarşamba 4 Mayıs

İnanılmaz bir yağmura uyanıyoruz o kadar feci bir yağmur var ki hemen kapımızın yanında duran Mavişe tam tekmil kıyafet giymek zorunda kalıyorum. Eşyaları taşımak için gönüllü olan ben, bu kararımdan pişman olmak üzereyken, babam sırasıyla herkesin çantalarını arabaya getiriyor, ben yerleştiriyorum. İşler imece usulü kolaylıkla tamamlanıyor. Yağmur o kadar göz açtırmıyor ki bir ara kayrak taşının üstünde hafifçe kayıyorum. O anda gökyüzü ile göz göze geliyoruz bulutlar dağılmak üzere yani hala umut var aslında. Bu sabah büyük Meteora'yı gezeceğiz plan bu ama çok geçmeden çok sevdiğimiz yerlerde yaptığımız bir şeyi yapıp orayı bir sonraki geziye bırakmaya karar veriyoruz, böylece bahanesi hazır nur topu gibi bir gezi planımız daha oluyor, belki seneye belki ondan sonraki seneye ama ille bir gün geleceğiz yeniden bu güzellikleri görmeye. 

Yağmur dinmek üzereyken ve bulutlar rengini koyu griden açık griye ve yer yer pembeye döndürmüşken, Yanya için yola çıkmak üzere tüm hazırlıkları tamamlıyoruz.




Önce bulutların ve sis perdesinin arkasında kalan Kalambaka şehrine ve manzara tepesinden görebileceğimiz o sonsuz güzelliğe bir kez daha bakmaya karar veriyoruz. Yol kıvrılırken, sanki ilk kez görmüşüz gibi hayranlıkla bakıyoruz kayalara.




Şehir ve kasaba o griliğin altında bile insanı hayaller kurduracak kadar muazzam bir görsel şölen sunarken, hepimiz birer kere daha fotoğraf çekiyor ve birbirimize sürekli 1000 tane fotoğraf çektik gene de buranın güzelliğini ve mistik havasını hissettirebilecek miyiz emin değiliz diyoruz. Çünkü Meteora, anlatılmaz yaşanır bir mistisizm vadediyor.




Kalambaka şehir merkezinde kısa bir mola vermeye karar veriyoruz şehirde şöyle bir yürüyüş yapıp çiseleyen yağmur altında kenti tanımaya çalışıyoruz evet evet bir kez daha gelmek için elimizde birçok sebep var artık, yavaş yavaş dönüşe geçerken, fısıldanan planlar evrene saçılıyor.

Dağ yolu ile otoban arasında kararsızız. Hangisi kısa, hangisi zahmetli derken otoban sapağını kaçırıyoruz, yaklaşık 1 saat dağ yollarından gideceğiz, sevdiğimiz için hiç tasalanmıyoruz, bir ara geri dönmeye niyetleniyor, bir benzinlikte duruyor, o durduğumuz benzinlikte lastiğimizin indiğini fark ediyoruz, lastiği şişirip yola devam ediyoruz, yaklaşık 15 dakika sonra lastiğimiz yeniden sinyal vermeye başlıyor.  Dağ başında en derin vadilerin yer aldığı yol üstünde 12 volt şarjdan çalışan el pompamızla lastiğimizi şişiriyor ve yola devam ediyoruz, bir 10 dakika sonra bir sinyal daha geliyor, bu sefer lastik tamamen inik durumda. Bir kez daha şişirip ilerlemeye devam ediyoruz, çok temkinli ve tedirginiz, umuyoruz ki yol üstündeki köylerden birinde lastik tamir edebilecek bir yere varalım. 


Yol bizi üzmüyor yaklaşık 5 kilometre sonra bir köy girişinde yer alan benzinlikte bir adam imdadımıza yetişip lastiğimizi tamir ediyor, içimiz rahatlamış bir şekilde iyi ki otobana girmedik otobana girseydik her şey çok daha ters gidecekti diyerek, başımıza gelene her şeyde bir hayır vardır lafını hatırlayarak, iyi ki o sapağı kaçırmışız diyoruz. Yol boyu gördüğümüz köyler ve mevsimindeki erguvanlar baş döndürücü hayaller kurdursa da, imkansızı istemek gibi bir huyumuz yok. Elimizdeki ile mutlu mesut yaşayıp gidiyoruz, elbet var bir hayalimiz, yoksa gerçekler nereden ilham alır değil m?



Yanya'daki bir gece hariç Pazartesi gününe kadar plansız ilerleyeceğiz, nerede kalmak istersek orada, nereden dönmek istersek oradan dönüp devam edeceğiz. Tamir olmuş lastiğimiz ile dağların keyfini sürerken uzaktan otoban inişini gözüyoruz. Otobandan ilerlerken kısa bir süre sonra  Yanya gözüküyor, göl içinde yer alan ada ve gölün etrafından konumlanan şehir davetkar. Sol yanımız karlı dağlar, sağ tarafımızda Yanya ve göl manzarası eşliğinde, tüm aksiliklere rağmen gün ortasında varıyoruz Yanya şehrine. 


Eski kale içinde yer alan evimiz bir evin giriş katı, kale boyunca ilerleyip, önce gölün kenarına kadar iniyor daha sonra eski kente giriş yapıyor, arabamızı tam park etmek üzereyken, park etmeyi planladığımız yere park eden kırmızı arabaya biraz gıcıklanmış gülümserken içeriden inen kadının da bize gülümsediğini fark ediyor ve anlıyoruz ki ev sahibimiz bizi karşılamak üzere tam zamanında apartmanın önündeymiş meğerse. Neyse ki arabamızı park edecek uygun bir yer buluyor, ev sahibine buranın uygun yer olup olmadığını teyit ettiriyor, ondan aldığımız evrakı arabanın ön camına dışarıdan görünecek şekilde yerleştiriyor ve eşyaları alıp evimize doğru yol alıyoruz.


Ev sahibimizin kendi halinden edindiğimiz ip uçları bizi yanıltmıyor, evimiz pek süslü. Eşyaları bir yere koyduktan hemen sonra o süsleri kendime göre yeniden yerleştiriyor ve geldiğimiz hızla evden ayrılıyoruz. Akşam için sulu yemekleriyle pek ünlü olan restorana doğru eski kale içinden yürüyoruz, bu yürüyüş eski kentlerle olan bağımızı güçlendiriyor.



Belli ki Yahya'yı seveceğiz, ama bir gece burası için yeterli gelmeyecek, yolda ev sahibini arıyor, kaldığımız ev için ikinci gece opsiyonunu soruyor, hayır cevabını alıyoruz, ev sahibi bizi çok seviyor, normalde 2 kişilik olan diğer daireyi ek yatak koyarak rezervasyon yaptırabileceğimizi söylüyor, pek sevinçle bir sonraki gece için oraya rezervasyon yaptırıyorum. Lastiğin geçici tamiratı yola devam etmek için güvenli gelmiyor eşime, lastik tamiratı için yaklaşık 2 saatimiz var, bu nedenle önce yemek sonra tamirat deyip, kalışımızı da iki geceye çıkarttığımızdan içimiz rahat bir şekilde yemeğimizi yemek üzere puanı çok yüksek olan ama lezzeti bakımından bize asla tatmin etmeyen ev yemekleri yapan yere varıyoruz.



Kale çıkışında çarşı içinde babam tavuk şiş yapan bir yer görüp, "yarın kesin burada yiyelim" diyor, "ah ah keşke akşam da orada yeseymişiz" diyeceğimizi henüz bilmiyoruz. Türk oluğumuzu konuşmalardan anlayan restoran sahibi, hayranlığını ve sevgisini defalarca dile getiriyor. Birlikte bir foto çektirmek, bir nevi teşekkür demek oluyor. Yemekten sonra oradan aldığımız tüyo ile lastiği tamir ettirmek üzere annemlerden ayrılıp, google haritalar yardımı ile kolayca mekanı buluyoruz. Annemleri göl kenarında keşif için eski kentte bırakıyoruz. 


Şuraya harika gezginler yolda2yolcu ile gezmekten mutlu bir anne baba bırakalım. 




Neyse ki işimiz rast gidiyor, 10 Euro'ya lastiği çok profesyonel bir yerde tamir ettiriyoruz. Prensipte eşimle hem fikir olduğumuz üzere yolda bizi dertlendiren aküye yine yolda bulduğumuz çözümle idare edeceğiz, ne oluyorsa lastik tamircisinden çıkarken oluyor ve lastiğin tamirini yapan çocuğa bildiği iyi bir oto elektrikçisi olup olmadığını soruyorum, güdümlenmiş gibi verdiği adrese doğru yol alıyoruz. Orijinal parça bulmazsak asla yaptırmayacağız hem fikiriz. Oto elektrikçi güven vermiyor. Ama dedim ya güdümlü gibiyiz, üstelik dil problemine rağmen el kol hareketleri ile sorunu anlatıyor ve adamın "okey, okey" sesleri arasında atölyenin arka kısmında akünün 12 volt girişine bir parçayı japon yapıştırıcısı ile yapıştırmasını hayretler içinde seyre dalıp orijinalliği bozulan parçaya ağlamak üzereyken resmen şimşek çakmış gibi aniden ayılıyoruz, ne yaşadık biz!

Eve kadar neden, nasıl, niye soruları ile boğuşuyorum. Eşim beni sakinleştirmeye çalışıyor. "Sorun şimdilik çözüldü" diyor, "üzülme alırız orijinal parçayı" diyor. Ben kendime öyle öfkeliyim ki, eve varınca arabayı ev sahibinin gösterdiği yere park edip, eve girmeden önce kale dışına çıkıp, merkezde şöyle bir tur atıyor, çarşısında geziyor, daha sonra gölün kenarına iniyor, akşam için güzel bir şarap açıp böylece az da olsa yorgunluk ve gerilimi azaltmaya karar veriyoruz. Şarap kesinlikle iyi bir fikir oluyor. Ama belli ki bugün benim sinirlerde bir bozukluk var. Bir anda tansiyon yükseliyor, annemle anlamsız bir konu üzerinden tartışıyoruz. Eşim her zamanki gibi ara bulucu rolünü üstlenip, gece yürüyüşü için beni ikna ediyor.



Babam da katılıyor yürüyüşe, gecesi ayrı güzel Yanya'da göl kenarında sakinleşmek için yürüyoruz. Yok! Bendeki ruh hali geçecek gibi değil. Belli ki stres boşalması falan yaşıyorum. Babam bir süre sonra dönmeye karar veriyor. Barların yer aldığı tarafa geçip, içinden bir tanesinde bahçe kısmında göle nazır bir iki kadeh daha bir şeyler içmek için eşimle oturuyoruz, ben bol bol ağlıyorum. Arınma seansım sırasında eşim destek hizmetleri genel müdürü olarak tüm yetkisini kullanıp, ben susana kadar sabırla sırtımı sıvazlıyor. 


Omzunda döktüğüm onca göz yaşından sonra,  gecenin ıssızlığında ve ağlama seansımın nihayetinde vardığım sessizliğimde kaleyi dıştan yürüyerek tavaf ediyoruz.


Sabah güzel bir gün olacak, stres, sıkıntı, nazar, göz ne varsa göle karıştı.

Sabah ola hayrola deyip uykuya dalmaya çalışıyorum. Bu gece stres yaşadığımı sanıyor, atlattığım için içimdeki huzuru parlatıyor ancak henüz yarının getireceği stresten habersiz olduğumdan, uykuya tasasız bir şekilde dalıyorum. 

4 yorum:

  1. Allahım tam istediğim yere gitmişsiniz.. Fotoğraflar muhteşem, açıkçası ben o mistik havayı yine de aldım. :)
    Of ama sonra yaşananlar tam bir gerginlik seramonisi. Hayatın tam anlamıyla kendisini deneyimlemişsiniz. Olur bazen öyle, o kadar iyi anlıyorum ki sizi. Bu olaylarda birden şunu hissettim, acaba anne babanızın keyfi kaçmasın, huzursuz olmasınlar diye fazla mı sorumluluk üstlendiniz? Neyse yine de harika anılar biriktirdiniz. :) Devamını sabırsızlıkla bekleyeceğim. <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir önceki yazıdaki fotoğraflar Meteora'yı daha iyi anlatıyor bence. Ama gerçekten görülmesi gereken bir açık hava müzesi, hatta daha fazlası. Tün seyahatlerde planlama, kalınacak yerler ve detayla bana kalıyor, seviyorum ama bazen hele de bizden başka biri olunca, hele annem babam, benim stres seviyesi tavan yapıyor. Birilerini benim tercihlerim yüzünden mutsuz etmek en büyük korkum.
      Devamını sabırla yazmaya çabalıyorum ama göreceğiz, umarım unutmadan kaleme almaya devam edebilirim.

      Sil
  2. Bu gezi... nasıl desem, nasıl anlatsam öyle güzel, öyle maceralı, öyle gerçek ki. Roman tadında okuyorum. Anlatıcısı o güzel kalemiyle birebir yaşatıyor çünkü. Harika fotoğraflarla da donanınca bal-kaymak oluyor. Bitmesin istiyor insan okurken. Ufak tefek olumsuzluklar işin tuzu biberi. Olacak o kadar diyelim. Bu harika geziyi organize edene, her bir detayı ince ince düşünüp planlayana, seçtiğiniz rotaya, el birliğinize, aile birlikteliğinize, bunca sıra dışılığa şapka çıkarıyorum. Hayran kalmamak elde değil gerçekten.
    Daha nicelerini yaşamanız ve yaşatmanız dileğiyle teşekkürler, sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah sevgili Zeugma, gerçekten öyle güzeldi ki, yazarken ve fotoğrafları seçerken bir kez daha yaşıyorum. Olumsuzluklar elbette ki oluyor, ille bir sıkıntı çıkıyor ama önemli olan olayları büyütmemek, çözüm üretmek ve yola elinde ne varsa onunla devam etmek. Yoksa ille yol çıkmaz bir sokağa çıkabiliyor, güneşli olmasını dilediğin bir gün, yağmur yağabiliyor.
      Dileklerin için teşekkür ederim, yolda olmayı hep severdim, 2 olmayı daha çok sevdim, 4 olunca biriken anılara gelecekte daha çok ihtiyacımız olduğunu gün geçtikçe daha çok fart ettim. Yol öğretiyor. Sevgiler...

      Sil

An'a kazınandır senden bana kalan...
ANLAMLIDIR...

Teşekkür ederim sımsıcak yürekten bir tebessümle...