01 Aralık 2021
Döner Seni Bulur
25 Kasım 2021
Sahibine Kısa Notlar -1
Mutluluk öğrenilen bir şey. Yokluğun içinde bile gülecek bir şey bulmak mesela, kesinlikle öğrenilen bir şey. İnsan içini dengelerse, ki beklentisiz bir hayat işi kolaylaştırıyor, o zaman mutlu olmayı da öğreniyorsun. Dikkatini çekerim, beklentisiz dedim, hayalsiz değil. Çünkü gerçekler hayallerden ilham alır. Ah bu konu derin. Bir gün beklenti ve hayal üzerine de yazarım.
Aslında belki de öğrendiğin mutsuzluğun içinde boğulmamak, her seferinde yüzüp seni ayağa kaldıran o kıyılara çıkmak.
Kıyılarının kıymetini bilmek. Onları keşfetmek için kendi içine iyice, dikkatlice, yargısız ve bizzati futursuzca bakabilmek. Kendinin en iyisini seçebilmek.
Ah kalbim, kaç yenilgide, kanatların olduğunu unutup öylece seni uçuracak rüzgarı bekleyerek geçirdin kısacık ömrünü. Kendini, gövdeni, göğe uzanan dallarını görmezden gelip, kaç kere tutunacak dal aradın umarsızca.
Avuç içlerine geçmiş tırnaklarını kestin kökünden, yine kanadılar, bu sefer içten içten.
Sahi, sen en son hangi renk ruj sürüp öptün kendini aynada. Şöyle bir makas alıp kendinden, gülümsedin kendine. Aferin deyip taradın saçlarını. Sarıldın bir ağaca kendine sarılırmışcasına şefkat ve inançla.
Ne zaman güldün kendine, ayağın kayıp da düştüğünde attığın gibi kahhahalarla, göz yaşların aktı yanağına.
Sahi sen ne ara sevmeyi unutup kendini, sende olanı, senin olanı görmezden gelip, küstün biricik yaşamaya.
Bir kedin olsun isterdin, olsa sen onu da mutsuz ederdin umutsuzluğunda.
Şairin vardır bence bir bildiği, kuşlar uçuyor, hayat kısa.
*** Instagram hesabımdan yayınladım. Burada da olsun istedim.
#evrencekaralama
07 Eylül 2021
Gece Gece
Henüz masa boş.
Elde avuçta kalan ne varsa harmanlamışsın bir anda. Biraz aşk katmışsın biraz da umut, heyecanın bir titrek yaprak, ağacın en cılız dalında.
Omuz başlarında dünün yoğunluğuna eklenen günün yorgunluğu, içe dönük durmaları hep bu yüzden. Sen ki yürürken incecik topuklarınla, dağlar eğilirdi karşında.
Başın da sağa çekiyor sanki, nasıl çekmesin ki, binbir derdin kızıl kuyruklu tilkiler gibi, hem değmesin istiyorsun hem de birbirlerine sataşmasınlar. Olmayacağını biliyorsun. Nafile bir istemek hali seninki, içine içine konuşup, sessiz bir çığlık misali.
O anlatıyor, sen dinliyorsun sükunetle ta ki o sihri bozan cümleye kadar, tüm yorgunluğuna rağmen, umutlusun da gecenin getireceklerinden. Belli mi olur, belki yağan yağmurda ıslanırsınız inceden. Hayal etmesi bile güzel. Öyle uzun zaman geçti ki üzerinden, sahi 2003 muydu? Belki 2013 yazı. Yanlış hatırlamıyorsan 2018 Temmuz ayıydı, Datça'da küçük sahil kasabasında, o sahilde, zamansız bir kopuş anıydı gerçeklerden. Ne geceydi ama! Sahi kaç yıldız kaydı gökyüzündeki bulutsuz karanlıklardan.
Ah zaman! Bazen ve sıklıkla acımasız bir makina gibisin. Pasın alınacak ki işleyesin. Harman ettin yılları, anları, anıları...
Masa henüz boş.
Bulutlar kararıyor, deli bir rüzgar... Kendinden önce uğultusu duyuluyor, sonrası tufan, sonrası yağmur, sonrası bir çakal sürüsü uğuldaması. Gece henüz zifiri karanlık değilken, korkuna sarılıp, biraz bekleyip, karanlığa bırakacağına neyin varsa, ayağa kalkıyorsun o heyecanla.
Döküldü mü taşların!
Ah be kızım dedim ben sana, etek giyilmez puslu havalarda.
Usulca topla masayı, sessizliğe as umutlarını, yorgun omuzlarına yep yeni bir yükü daha vurduğuna göre, söndür ışıkları, yat uykuya.
Uyuyabilirsen yarın yeni bir gün.
Uyanabilirsen kur sofrayı bir daha, unutma mutlulukla kahvaltının yakın bir ilişkisi vardır aslında. Şair yalancı olacak değil ya.
Ah o şair, hangi masaydı o, boştu da üstelik. Masa da ne masaydı ama. Hıh! Zaman! Gene mi çıkıp geldin sen amansızca...
Ah be kızım aklın varsa dön yatağa, dal uykuya, uyan sabaha.
Belli mi olur, yükün bir kuş olur, tilkiler kaçar yabana, sen gene özgür, sen gene mutlu, sen gene...
Sahi...
Sen?
Sen var mıydın bundan önceki zamanlarda.
07 Mayıs 2021
Pandemic Aforizmalar
Onu bunu bilmem. Tam kapanma hikaye, açılma desen ziyadesiyle namümkün. Küçük kaçamaklar, insansız doğa sahası, dronsuz da hava sahası bulduğum her yer bayram bana. Yavaş yavaş deliriyorum. Çok yavaş ama, karınca hızında. Anlayacağın karınca kararınca kopyalayıp karıştırıyorum. Balkonu bahçe, küveti deniz, salonu orman, arka odayı vadi olarak konumlandırıp günde 10000 adım atıyorum. İyiyim ben bence. İyiyim. Bir kaç yaş daha böyle büyürüm. Potansiyel görüyorum kendimce.
Bugün geçen yıldan bu zamana olup bitene farklı bir gözle baktım sanki. Bugün bana sunulan hayatın, sabah aldığım nefesin, sevdiklerimle geçirdiğim zamanın, uzak kalışların, derin özlemlerin, kurulan hayallere " iyi ki" yaşamışımın verdiği o cesareti hissetmek.. İyi geldi.
Tüm bunlar bu sabah yaşama tutkuma biraz daha umutla sarılmamı sağladı.
Pandemi boyunca zaman zaman daraldığım oldu tabii ki, zaman zaman üzüldüm, zaman zaman çözümsüz kaldım ama bu zaten hayatın "normal" akışında da öyle değil mi mesela iki gün üst üste evde otursam duvar üstüme gelir benim. Yani bunun pandemi ile bir ilgisi yok aslında, genel olarak üstüme gelir o duvar. Ki vakti zamanında duvarları olmayan ev projesi bölge geliştirmişliğim vardır.
Pandeminin beni derin yalnızlık ve depresyon durumuna sokmamasındaki temel meselenin, nefes almayı bilmek olduğuna kanaat getirdim. Ben ne yaptım mesela; bana tanınan nefes alma koridorlarında bazen yürüdüm, bazen koştum, bazen durdum uzun uzun, bazen de ağladım aslında hepsi kendime, bedenime, zihnime ulaşmaya çalışmaktı.
Birkaç gündür okuduğum yazılarda karşıma hep şefkat kelimesi çıkıyor. Düşünüyorum üzerine.
Eskiden daha sıklıkla şimdilerde sanki biraz törpüleyebildiğim, bana sorulmadığı halde fikrimi söylediğim anlarda aslında karşımdakini üzmüş, yormuş, hadi itiraf edeyim haksız yere yargılamış mı oldum acaba? Soru sormayı bırakalı çok oldu mesela. Biri bana anlatmak istiyorsa anlatır, sormam gerisini, berisini. O kadardır bana aktarmak istediği, eyvallah.
Oysa hazırladığım özenli tabaklar, masalar gibi, özeni yaşamımın temel taşı yapsam ve şefkati de eklesem bir doz...
Aceleci yanımı sakinleştirsem, sabırlı yanımı büyütsem...
Sanki pandemi bana bunları fısıldayan bir dönem oldu. Ben böyle hatırlayacağım. Bir gün çok ama çok yaşlanınca anlatırken, kişisel bilinç değişimimin başlangıcı olarak bu yılları baz alırmışım gibi geliyor.
#evrencekaralama
09 Nisan 2021
100'lük Keder
Sen öyle masum ve güzeldin ki...Kıyamadım üzülmene...O zaten hasta uzun zamandır, eli elime değmiyor inan ki...Küçüçük bir yalan bu... Büyütecek kadar bir şey değil.Bak ne güzel anlaşıyoruz seninle, sen iste hemen boşanayım onunla.Zaten severek evlenmedim, çocukların hatırına ev arkadaşıyız biz.
08 Nisan 2021
İzin Ver Kendine
Gülümsediğin anıları çoğaltmalısın, bak gör dünya nasıl da güzel ve yaşanılası.
İzin ver kendine, beyninin seni yolcu ettiği dehlizler hep karanlık, dolambaçlı ve acı kaynağı.
İzin ver kendine, güldün daha önce, sevdin ve elbet sevildin.
Onları al hafızanın baş köşesine.
Beyin arsız bir kuyu...
Kalp öyle mi?
Kırıldı diyelim, unutur!
Hor görüldü diyelim, şefkatle sarar!
Kalp bu, hafızası hep sevgiden yana.
Beynin kalbi olsa böyle mi olurdu bir düşün.
Seni kolundan tutup çeken, karanlık koridorlarda dolaştıran beynine, sus! de, sert ve inanarak.
Köpeklere fısıldayan Cesar'ı bilir misin?
Bence bil, bence sadece köpeklere değil, insana da fısıldıyor.
Onun teknikleri ile havlayıp duran beyni eğitsek, kalp rahat eder.
Kalp rahat ederse, çok ama çok sever.
Dünyayı, yaşamayı, kaldırım taşı kenarında hayat bulan papatyayı, ağacı mesela ve gökyüzünü.
Aşk dediğin de bu bence.
Kalbinin sonsuz kapasitesini beyninle gölgeleme.
Beynin iş yaparken lazım sana. Mesela bir süreci iyileştirmek istiyorsun, kullan beynini. Bina yapacaksın mesela, beyin şart, dekore edeceksen kalbi sok devreye... Anladın sen.
Sevmek, sadece ve sadece kalbin meselesi.
Aşk desen;
Bence şairin* dediği mecburiyet halinden uzak, gülüşünü mıh gibi kalbine kazıma işi
***
Şair: Atilla İlhan
Fotoğraf: Adem Amca ve Yaren leylek belgesel çekiminin yapıldığı günden, tesadüf yani, gülümseten cinsinden
Yaren leylek eşiyle gelmiş bu yıl, meraklısına :)
05 Nisan 2021
Ortancalar Solmasın
Sevgili Buraneros;
Çünkü O Joan BaezJoan Baez dendi mi "Where have all the flowers gone" gelip yerleşir dilime, mırıldanır dururum. Annemlerin Töb'lü Der'li gençlik yıllarına benim minnak günlerime denk gelir. Nerelere gittim gene. Şarkıda da dediği gibi "long time ago"
"Hasta siempre" kulağımda, İstanbul'dayım. Acı tatlı anılar var gözümün önünde akıyor, duruyor, donuyor. Sanki gene gittim, galiba bu sefer dönmek zor. Takılayım biraz o yıllarda. Fonda "El Cuarto De Tula"
buraneros4 Nisan 2021 12:04
Öyle bir şarkıyla bitirmişsin ki yorumu, direk gittiğim yer belli. Emma Goldman. Sözün üzerine çok tartışılsa, spekülasyon yapılsa, oraya buraya çekilse da benden alır manasını sonuçta! Güzeldir be, çoookkk güzeldir hem de! Hem yoruma hem de bu yazının duygusuna fazlasıyla yakışır: "Dansedemediğim devrim devrim değildir." O halde çalsın Buena Vista Social Club:)
19 Mart 2021
İki Kadeh Rakı
06 Mart 2021
Cemre
Bazen yer eder ya bir öpüş,
Nasıl da bağırıyor
"sev beni"
Usta bir yalnızlık işçisi,
ilmek ilmek dokuduğu depresyonuna bahane ediyor,
henüz toprağa düşmeyen cemreyi
Kediyi sevdim
Cemreyi bekledim
Toprağını avuçlayıp seni öte dünyalara yolcu ettim
Bazen yer eder ya...
Sen yüreğimi kendine yer ettin
ve öylece gittin.
19 Şubat 2021
Tozlu Raflar Külliyatı
Bugün, uzun zamandır uğrayamadığım mahalleme uğradım. Yolumun üstü değildi. Yolumu uzattım bile diyemem. Sanki bile isteğe, en güzel elbisemi giyip, bugün bir mahalleye uğrasam diye geçirmişim içimden. Mahallede gezinirken gözüme çarpan bir dükkanın tozlu raflarında rastladığım ya da bir eskicinin tezgahında gördüğüm... Kelimeler... Nerelerden nerelere sürükledi beni gün ortasında. Nasıl da özlediğim bir sarılma hissi kapladı her yanımı... Hatta sarıldım galiba, sımsıkı, hasretle...
Tuhaf bir gün olduğu kesin... Bugün mahallede dolaşıp duruyorum ya... Bir de böyle bir yazı çıktı karşıma. "Merhaba" ile başlayıp, "Aç Kapıyı Ben Geldim" diyerek bitmiş yazı. Hani neredeyse yazının ilk ve son cümlelerini alsan, anlamı içinde saklı.
15 Eylül 2020
Öyle ya da Böyle
Sıradan bir günü unutulmaz bir anıya dönüştürmek mümkün
Mümkün durup dururken hüzünlenip beş dakika sonra kahkahalarla gülmek
Eline batınca gülün dikeni sövmek mümkün, aynı gülü çok sevmek de
Mümkün yani yaşamak öyle ya da böyle