10 Mart 2009

KARARSIZ HASTA ADAMA


Hava kararsızdı bu sabah...

Güne uyananlar baktılar gökyüzüne...

Karar veremediler ne giyeceklerine...


Bir adam kalktı yataktan...
Baktı pencereden gökyüzüne, cumulonimbus bulutları gibi dizilmişler dedi içinden; sağnak yağmurlar mı geliyordu yoksa... Biraz ileriye baktı daha uzaklara... Cirrostratus bulutlarını gördü açık berrak parlak... İyiye işaret dedi.

Üzerine kotunu giydi. Beyaz bir gömlekle tamamladı. Onlarca ayakkabısı içinden hiç giyilmeyen bir tanesini seçti. Aynaya baktı. Çok yakışıklıyım dedi. Kızlar gene bayılacak bu halime. Cirrostratus bulutları dedi kendi kendine aşk gibisiniz. Aşk kadar ışıltılı, aşk kadar uçucu.


Tam apartmanın kapısından çıkıyordu ki; dikine cumulus bulutu çisil çisil bir edayla selam verdi adama.

Ah cumulus bulutları yağın bakalım... Saltanatınızın son günleri bunlar... Bahar temizliğine yardıma iniyor bütün damlalar. Kıyıda köşede tek bir keder, hüzün ve kasvet kalmasın. Yağ yağmur... Gürle gökyüzü... Çak şimşek...


Gördüm ben bir kere güneşin yüzünü... Karartamaz artık beni tek bir mammatus bulutu... Bahara gel dedim geldi. Aşka gel diyorum ne zamandır. Güneş ışınları haberini verdi. O da gelecekmiş yoldaymış.



Cirrostratus bulutları aşk gibidir. Çarpar insanı.
Aldanırsınız parlaklığına, ışığına açarsınız kendinizi. Yatağa düşersiniz sonra.


Aşk yüreği çarpar, cirrostratus bulutları direnci... Halsiz kalırsınız...

_________________________________________

Fotoğraf / A Fresh New Rain by Joseph Dannels

BAZI SESLER



Telefonum çaldı. Mutlulukla açtım. Karşımdaki ses, beklediğim ses değil. Daha kırılgan daha naif bir ses başladı konuşmaya;

- Nasılsın?
- İyiyimmmmmm. Sen nasılsın?
- Ben seni çok özledim. Gelecek misin yakınlarda.
- Belki bu cumartesi. Bir işim var gelebilirim. Belki...
- Gelsene... Lütfennnnnn... Çok özledim seni ben...
- Gelsem bile eve gelişim çok geç olur. Sen uyumuş olursun.
- Ben uyumam beklerim seni, kaç olursa olsun beklerim.
- Pazar görüşsek olmaz mı?
- Olmaz... Cumartesi gecesi mutlaka görüşmemiz lazım. ÇOK ÖZLEDİM.
- Söz vermiyorum. Gelemeyebilirim. Ama gelirsem, cumartesi gecesi sen uyumadan orada olacağım. Belki kitap bile okurum sana.
- Yuppiiiiiii.
- Ama dedim ya...
- Tamam tamam sözvermiyorsun.

_______


Bazı sesler vardır, bazı bekleyişler, bazı özlemler...
Sese ses vermeden duramazsınız, bekleyişi karşılıksız bırakamazsınız.
Bazı özlemler vardır, öyle büyür içeride farkına bile varamazsınız.
Öyle özlemişim ben de çocuk yanımı.
Birlikte yaptığımız muzurlukları.
Geceleri uyumadan önce anlatılan masalları.

Şaşkınım yedi tepelime gidiyor uzunca bir süre, ben de mi gitsem?


Stepne Abuşu, salak çocuğu, çetenin en küçüğünü, çetenin ablasını, çetenin en yaş almışını ama hiç büyümemişini, karşı kıyıdan karşı kıyıya bir sigara içimlik geçmeyi, sevdalarıma bakmayı boğazdan, içime denizin kokusunu çekmeyi özledim. Saçma sapan gülmeyi, durup durup kahkaha atmayı. Dalıp gitmeyi, sarsılıp kendine gelmeyi, yemeği, içmeyi, sokaklarda serseri mayın gibi gezmeyi. Ama en çok gülmeyi... Anlamsızca, hatta bazen çok anlamlı deliler gibi gülmeyi çok özledim. Ben galiba İstanbul'daki ailemi özledim.


Gitsem mi?

Hem taksimi, hem caddeyi, hem beşiktaşı, hem kanlıcayı, hem dostları hem aşkları, hem eskileri hem yenileri görebilirim böylece...
Hele bir hafta geçsin, sonu gelsin, düşünürüz... Bilemedim...



Tek bildiğim

Bazı sesler vardır...

Asla kayıtsız kalamazsınız.

Bazı bekleyişler...

Bazı özlemler...

_______________________________________________

09 Mart 2009

CIRROSTRATUS - CUMULUS - MAMMATUS


Uyandı sabah erkenden, her sabah olduğu gibi açtı müziği sonuna kadar... Dans etti keyifle... Gülümsedi kendine, camı açtı, bahardı beklenen, gelmişti. Işık hüzmesinden gülümseme indi toprağa. Kadın topladı her birini özenle. Birini gözbebeklerine, diğerini dudağının kenarına koydu. Yüreğine doldurdu kalanını. Çıktı yola yüreğindekileri dağıtmaya...


Selam verdi bir simitçi çocuğa, çiçekleri sulayan kapıcının karısına, sahipsiz tombul kediye, okula giden iki kız bir oğlana, karşı komşunun yakışıklı kocasına, yan apartmanda oturan şişman kel adamın güzel karısına, taksi durağında bekleyen yaşlı çifte, sinirle telefonla konuşan iyi giyimli beyefendiye, kulaklığından yükselen müzie ritm tutan delikanlıya, sevgilisine mesaj çekme telaşıyla servisi kaçırmak üzere olan liseli aşığa, ayağında terlik kutu toplayan çocuğa, kalaycı çingeneye, evine uyumaya gelen gece bekçisine, iki sokak ötede oturan travestiye, pavyon önünde taksicilik yapan şoföre, evlere servis yapan bakkalın çırağına, dükkanının önünü temizleyen tezgahtara, aç gözlerle bakan yavru köpeğe... ... ... gökyüzüne baktı sonra bir selam verdi cirrostratus bulutlarına...

O anda anladı günlerdir kustuğu sıkıntının sebebini; karıştı tekrar hayata; attı kendini yeşilliğin içine; bağırdı sesinin en mutlu tonunda, kahkahalarla...

"ah dikine gelişmiş cumulus bulutları günlerdir içimde büyüttüğüm sıkıntının asıl sebebiymişsiniz, ne çok suçladım geçmişi, ne çok kızdım gidenin ardından ben...

ah cumulus bulutları ah... mammatus bulutları ile bir olup, ölüp ölüp dirilttiniz beni... siz de lazımsınız ama bahar geldi... parçalı cumuluslar haber verdi...

bir sonraki kışa kadar hoşçakal sıkıntı, hüzün, keder... "


______________________________________________


BİR DİLEĞİM VAR



oradasın biliyorum


karışıksın

kırgınsın

dağılmışsın

belki


ama asla ve asla güçsüz değilsin


aksine
güçlüsün

hem de çok


bildiğinden

gördüğünden

yansıdığından

çok daha güçlü güzel bir

YÜREĞİN var senin



ben buradayım biliyorsun


sesleniyorum sana

duyuyorsun sesimi

biliyorum

ama bir de

iyice bir anla istiyorum


bir dileğim var ikimize

oyun çağında kırılıp kalmış

iki çocuk gibiyiz seninle

ama

gülümsemeliyiz güne

hatta

gülümse şimdi şu anda kendi kendine


GÜLÜMSE-YELİM

birlikte


güzel yüreklerimiz yansısın

bizi düşünenlerin yüzüne

bir gülümseme yayılsın

sen-in oralardan

ben-im buralara

ta uzaklarda yaşayan onlar-a bulaşsın

bilmedikleri bir sebeple

güne gülümseyerek uyansın insanlar


sadece sen bil

sadece ben bileyim

gün güneşliyse

ve gülümsüyorsa kırılmışlıklar

herşey güzel bir yüreğin çırpınışıyla başlar


ve

başladı

gün

...


sevgiyle

gülümsemeyle

bir sesle

sesin yüreğin kadar güzel

artık

daha bir başka seviyorum yüreğini


hala gülümsemediysen

geç değil

şimdi


bir kez daha

dene

GÜLÜMSE



______________________________


08 Mart 2009

SABAH UYANINCA GÜLÜMSEYİN


geçmişimden geldin
neşenle
neşelen dedin

günüme keyif
yazdıklarıma dikkat
geceme huzur
uykuma sıcaklık verdin

sabah uyanınca
ne keder kalmıştı
ne umutsuzluk
ne hüzün

yokluğunmuş sızım
sabah uyanınca anladım
keşke sabahlarımda olsan
ben her gece huzurla uyuyup
uyandığımda seni yüzümde bulsam
_________________________________

Gülümsemem eksik kalmış sabahlara.
Yüzünüzde, gözlerinizde kocaman bir gülümseme ile uyanmanız dileklerimle...
Yalnız... Ya da Onunla...

Fotoğraf / İnternet üzerinden gelmişti. Sene 1996 -1997. Back-up cd'lerde bir yazımı ararken buldum onu. Uyandığınızda size gülümseyen bir adam/kadınla güne başlamak gibisi yoktur herhalde. Size gülümseyen biri yoksa, siz gülümseyin kendinize... Şimdi değilse ne zaman der bir arkadaşım her seferinde, bencede.
ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN GÜLÜMSEYECEKSİNİZ KENDİNİZE...
_____________________________________________

ONURSUZ / UN / UM


Onursuzunum Senin Daha Nen Olayım... demiş şair bir şiirinde.
Neden sever insan yekdiğerini…
Ölüm bizi ayırıncaya kadar: Sevebilir mi biri bir diğerini…
Neye değişir sevgisini insan… Ne sevgisinin üzerindedir. Sevgiye paha biçebilir mi? Kaybetme korkusu ne zaman sarar bir diğerini. Diğerinin gideceğini bile bile ne kadar zorlar şartlarını bir diğeri. Diğerinin nereye kadar ona evet diyeceğini merak ederken aslında kaybetmez mi biraz da olsa diğerinin sevgisini… Kırılan bir kalp, aldatılan bir yürek, sever mi eskisi gibi. Peki ya diğeri; onun yanında kalma pahasına kaybeder mi elindeki tek zenginliği olan onurunu. İnsan onurunu koruduğunca sever yekdiğerini. Onursuzken sever mi bir diğeri diğerini. Onursuzluk bir parça da olsa ölümse eğer: Ölüm onları ayırıncaya kadar, sevebilir insan yekdiğerini.

Söylesene, onursuz mu yaşansın bu aşk, yoksa çoktan öldük mü?

18.Ağustos.2005 ___________________________________




(*) Şair : Cemal Süreya

ANLA - ŞIL - MAK


tut ellerimi dedi kadın
tuttu adam


farklıydılar alabildiğine
farklıydılar gözün gördüğünce
farklıydılar işte


adam yaşanmışlıklarını aldı geldi. kadın kırılmışlıklarını.

adam anlamaya çalıştı. kadın anlatmaya.

adam konuşmaya çalıştı. kadın dinlemeye.

adam üzüldü derinden. kadın ağladı içten.


farklıydılar alabildiğine
farklıydılar gözün gördüğünce
farklıydılar işte


ADAM YANLIŞ TANIMIŞIM DEDİ. KADIN İLK YANLIŞI SEN YAPTIN DEDİ.

ADAM ACIR DEDİ. KADIN ACIDI DEDİ.

ADAM KORUDUM DEDİ. KADIN YANGINA ATTIN DEDİ.

ADAM DİNLEDİ. KADIN KONUŞTU.

DİNLE-Dİ KONUŞ-TU

DİNLE KONUŞ



ADAM SUSTU. KADIN SUSTU.

ADAM SUSTU. KADIN ANLATTI.

SUS-TU ANLAT-TI

SUS ANLAT

ANLA



ADAM DOKUNDU KADININ YÜREĞİNE.
KADIN DOKUNDU ADAMIN YÜREĞİNE

DOKUN - DULAR BİRBİRLERİNE


________________________________________________

KADINLAR GÜNÜ BUGÜN
ERKEKLER GÜNÜ NEDEN YOK DEDİRTEN HER SEFERİNDE

KUTLAMAK MI GEREK BİLEMEDİM
YOKSA OTURUP DÜŞÜNMEK Mİ

ANLATMAK MI GEREK
YOKSA ANLAMAYA ÇALIŞMAK MI

KUTLAMAK İSTEYENE KUTLU OLSUN

DÜŞÜNMEK İSTEYEN ZAMAN, ANLAMAK İSTEYEN FIRSAT,
KONUŞMAK İSTEYEN KENDİNE DİNLEMEK İSTEYEN BULSUN

ADAM KADINI
KADIN ADAMI BULSUN

AŞKI ARAYANLARA SELAM
AŞKI BULANLARA DUA OLSUN



_________________________


Fotoğraf / The Touch by Mark Kitaoka


Müzik için benim tercihim, Evrenin Ritminden


193 Marvin Gaye - Stand By Me


195 Percy Sledge - When A Man Loves A Woman


___________________________________