23 Şubat 2010

GÜZELLEŞMEK



Adam sorar:
Ne düşünüyorsun...?

Kadın:
Gülümser sadece

Adam der:
Her ne düşünüyorsan,
seni güzelleştiriyor biliyor musun...


Kadın der:
Ya baktığın yer ya aktığım yer güzel...


KARMAŞA



Yaşam bile,
tüm karmaşasına rağmen
bir yanını umuda ayırıyor.

Peki ya sen..?


22 Şubat 2010

YAŞAM BELİRTİSİ / DİLEK


müzik - dilek kavraal - yaşam belirtisi |



Günlerdir bir ses soluk haber yok senden
Olsun ben umudu kesmeyeceğim..
Kör olası dargınlığı unutup birgün,
Döneceksin biliyorum bekleyeceğim..

Bir dilek tuttum gönlümün dalına astım,
Ortasından adın geçen bir şarkı yazdım.
Divaneyim bütün dünya duysun ne çıkar,
Nefes almak gibi sana ihtiyacım var..

Bu sefer kafamı kuma sokmayacağım,
Önemli değilmiş gibi yapmayacağım
Bekliyorum bir kapı, bir telefon sesi
Küçücük bir umut, bir yaşam belirtisi..

Ah sevgilim sen hala anlamadınmı,
Dünyanın koskoca bir yalan olduğunu.
Senelerce sandıgın bir ömrün aslında
Soluğu kesen bir tek an olduğunu..

Kaçırdığın kaç vapurda ben vardım belki,
Herkes caydı sözünden bir tek ben durdum belki.
Yanacaksa canım kaçmayacağım,
Pervaneysem ateşten korkmayacağım..

Bu sefer kafamı kuma sokmayacağım,
Önemli degilmiş gibi yapmayacağım
Bekliyorum bir kapı, bir telefon sesi
Küçücük bir umut, bir yaşam belirtisi..


İnsan; arkadaşının sesini yıllar sonra duyunca, sesin sahibinin yüreğini de bildiğinden belki de en çok, o sesin naifliğini gözlerinde gururlu bir nemle dinliyor...

UZAKTAN SEVMEK Mİ...



Her şey olduğu gibi kalsın istiyorum. Ben hep bir sıfır mağlup olayım; sen hep uzak bir hayalden ibaret. Sen olduğun gibi kal. Ulaşılmaz. Dokunulmaz. Koklanılmaz. Ben olduğum gibi. Dünya olduğu gibi.
Kendimi düşündüm kelimeler yüreğime değdikçe, kendimi ve seni... Hayaletleri hiç sevmem bilir misin, casper olsalar bile... Senin olduğun gibi kaldığın bir dünya düşledim. Dokunduğumuz, kokladığımız, ulaştığımız bir dünya... Olduğu gibi kalan bir dünya... Yeneni ya da yenileni olmayan bir dünya...
"Seni uzaktan seviyorum...." diye düşündü erkek içinden. "Yaklaşmadan, anlatmadan, anlaşılmadan.... Ben seni beklentisiz seviyorum. Hiçbir şey ummadan, talepte bulunmadan, hayal bile kurmadan. Kendi içimde taşıdığım sessiz sedasız bir sır bu. Ben belki de senden çok bu sırrı seviyorum."
Sen uzaktan sevebildin biliyorum, yaklaşmadan, anlatmadan, anlaşılmadan... Ve evet, beklentisizdin alabildiğine, hiç bir talebin olmadı, içinde sakladığın bir sırdım ve belki de bu yüzden sevdin beni böyle delice.
"Seni uzaktan seviyorum...." diye geçirdi kadın içinden ve başını çevirdi. Bakmadı bile ondan yana. Bakması gerekmedi.
Bunlar benim cümlelerim olamaz biliyorsun. Biliyorsun, seni uzaktayken de sevebilirim ben. Ama uzaktan sevemem... Uzaktan sevmelerin kadını değilim ben.
Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen. Ne incitir, ne acıtır. Ne yaralar ne kanatır. Gözlerinle görmediğin ama sesini duyduğun, varlığıyla huzur bulduğun bir denizin yakınında yürümek gibidir böyle sevmek..... Uzaktan sevmek en güzelidir bazen.
Uzaktan sevmek özlemektir çoğu kez ve senin de dediğin gibi bunun 2 günü de 20 günü de bir gelir sevene. Ve bazen uzakta olmak yaralar ve kanatır durup dururken, hiç nedenini bilmeden sen. Varlığında huzur bulduğum bir denizde yüzmek isterim ben, gözlerini görmek ve sesini tenimde hissetmek. O nedenle uzaktan sevmelerin kadını değilim ben...

Ama uzaklardayken de umarsızca sevebilirim seni ben...




_____________________________________________________

Alıntılar Elif Şafak / Uzaktan Sevmek /
Yazının tamamı için

Fotoğraf / FARAWAY by ~Subas-khan
Yazıyı gönderen homeless apayrı bir teşekkürü hak ediyor.



İNSANA GEREK BİR YÜREK



Bazen uçsuz bucaksız bir ormanda otururum bir banka

Fısıldadığım kelimelerimdir...
Duyduğunuz kelimelerim...

Sonsuzluğa yazarım kelimelerimi
Yüreğimin sesi duyulsun isterim

***

18,110 kelimem kopyalanmış geçtiğimiz 24 saat içinde

Arşivi kaldırdım olmadı
Açtım olmadı
Sakladım olmadı
Sakındım olmadı

***

SÖZÜM SİZE
Ey! Bir teşekkür etmeye üşenen
 ama kopyalama konusunda canını dişine takanlar

Utanmadınız
Utanmadınız kelimelerimi alıp
Kelimeleriniz etmeye

Neden anlamak istemiyorsunuz
Çalıntı kelimelerle siz ancak HİÇ olursunuz
Neden kendi dilinizin, yüreğinizin döndüğünce yazmazsınız

Anladım
Ne yüreğiniz ne diliniz yetmiyor hissettiklerinize
Benim de olur
Ben de kelimesiz, hecesiz, hissiz kalırım ara ara
Dolanırım kelimeler diyarında

Ama  çok mu zor be,

Çok mu zor
 Yazabilsem bunları demek isterdim demek
Çok mu zor
Yüreğine sağlık, kullanabilir miyim demek
Çok mu zor
Beğendim blogumda yayınlıyorum demek

Bunu bile diyemiyor mu diliniz
Bu bile geçmiyor mu yüreğinizden

Kesin dilinizi
Çıkarıp atın yüreğinizi
Zaten onlar sadece
İNSANSANIZ
 gerek

Sadece
İNSANA
gerek

________________________________________

Fotoğraf / Leszek Bujnowski

21 Şubat 2010

OYA





Ey aşk!
Yağ üzerime yağmur gibi
Boyun eğer ıslanırım altında

Yeterki yüreğimin desenini bozma
Ben onu iğnelerle işledim yokluğunda



BİR YASTIKTA


Güzel bir pazar olsun...
Dizleriniz ya yastık olsun sevdiğinize ya da başınız dizlerini yastık eylediklerinize yaslansın.

Huzurlu bir pazar olsun...
Yüreğinizin attığı versin ilk günaydın öpücüğünü ya da siz hemen şimdi gidip onu öpücüklere boğun.

Mutlu bir pazar olsun...
Seyirlik değil ömürlük sevdalarınız olsun.



Pervasız bir pazar olsun...
Sonuna kadar sizi şımartan, başına taç edenleriniz çok olsun.






müzik - sezen aksu - hoşgeldin |

20 Şubat 2010

DUYGUSAL SALATA




Kapıdan uğradılar, iki saatlik yoldan geliyorlardı, bir kaç gecedir uykusuzdular ve yürek yorgunluğu yol yorgunluğunu ikiye katladığından halsizdiler. Ellerinde pazar torbaları içeri girdiler. Köy pazarından otlar: Çeşit çeşit... Hepsi yeşilin en güzel tonunda, sabah alacasında koparıldıkları toprakların tazelik kokusu köklerine sinmiş.

"Bundan da aldın mı, bak kuzu bunlar, bak bu değişik bir tere cinsiymiş..." Seslerini bıraktılar ardlarından; bir de benim ters zamanlarımın, dilin kemiği yok, hızını kesebilene aşk olsun hallerimden birine denk geldiklerinden ve anlamsızca kırdığımı da bildiğimden, vicdanımı...

Onlar gittikten kısa bir süre sonra, kırmızısı ince ince çizilmiş kuzu kulağından aldım iki kök ve iki kök kuzu ıspanak... Üç yaprak marul aldım, kıvır kıvır... Roka aldım iki kök ve iki kök tere... Bir sap taze sarımsak, buram buram... Doğradım onları ince ince... Harmanladım birbirine, taze çekilmiş karabiber ve erik ekşisi ile... İlk hasat zeytinyağı değdirdim üzerine... Bir avuç haşladığım istiridye makarnayı ekledim tane tane, şöyle bir çevirdim hepsini sevgiyle... Üzerine yağı süzülmüş ton balığından ve kaparilerden koydum ve kokusunu çektim içime...  Televizyonun karşısına oturup, aldım çukurca olan tabağımı elime, damağımda ve dilimde içine eklenen her bir otun tadına varacak yavaşlıkta, sindire sindire dibini gördüm giderek artan bir keyifte.

Yaşam güzeldi... Her zamanki gibi...

Mutfağa gidip de musluğu açmamla gözyaşlarıma hakim olamamam hemen hemen aynı an'a denk geldi... Sesim yüreğime değdi:

"Çocuk sesleri, bazen öfkelerine yenik düşüp, kırıp geçirse de... Bir sesti işte..."

Kendi sesimin, yalnızlığıma vurup yankısının yüzüme çarpmasını istemediğimden kafamı eğdim önüme, ağladım sessizce...






Fotoğraf / internet


YÜREK






Gözüme bakıp
Özüme akıyorsun ya

Baktığın yere değil
Aktığın yere sözüm


KURULMUŞ CÜMLELER / 14

E-postama düşen, beni düşündüren...









 82 yaşındaki Betûl Mardin'den kadınlara öğütler:

1. Her sabah spor yapacaksın. Günaşırı filan değil evladım. Her sabah.

2. Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak.

3. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini “update” et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.

4. Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: O ne problem less! (Bir problem eksik!)

5. Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.

6. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim!

7. Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesele benim babam, hiç üşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda'sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.

8. Olumlu olacaksın.

9. Bazı şeyleri kabul edeceksin: Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.

10. Erkeklere gelince, aynı anda birkaçını sevmeyeceksin. Ama onların böyle bir yeteneği olduğunu bileceksin!!!


19 Şubat 2010

BİR KADIN DÜŞÜN






Bir kadın düşün şimdi;
Koyu kahpe saçlarını, usturayla budayan,
Ve kirpiklerinden hüzün maskarası damlayan...

Bir kadın,
Ve O'nun yenip bitirilmiş, loş dudakları
"Öyle" bir kadın işte;
Düşlerinin yüzünde,
Kezzap oyukları..

Bir kadın düşün şimdi;
Bileklerini kitap sayfalarıyla yamayan
Ve ucu yırtık bir gecenin koynunda sabahlayan,

Bir kadın,
Suya atmış inandığı bütün muskaları,
Öyle bir kadın işte
Gençliğinin sırtında,
Sigara yanıkları....

Bir kadın düşün, şimdi..
Düşün bir kadın daha hayattan..
Hani der ya şair;
"Mümkünse farzedin yaşamamıştır.."
Tıpkı öylece ;
Düşün!..


Bir kadın daha düşün hayattan..


Üzerine bir roman yazılabilirdi o kadının. Yaşamamış bir kadın üzerine, yaşanmamış düşler adında, yaşanmış onca düşüşün resmi çizilebilirdi; büyük büyük yağlı boya tablolar duvarları süslerdi.

Üzerine bir roman yazılabilirdi o kadının. Yazılmalı da...

Romana değil ama bir öyküye zemin oluşturması için rica ettim dizelerini. Senden değerli mi dedi, sağolsun. Bazı kelimeler insanın kendinden bile değerlidir dedim, duydu mu bilmem. Sözlerim yanlış anlaşılmasın;  kelimeleri yüceltirken, insanın değersizliğine bir vurgu yapmak değildir niyetim.  Aksine; o kelimeler hep var ama o kelimeyi öylesine ustaca bir dizeye katık etmek herkesin harcı değil, usta işi bir parça... Taşı değerli kılan üzerindeki işçiliktir, bir gün ustası göçüp gitse bile taş nesilden nesile daha da değerlenir. Kelimeler de bir parça taş gibidir, yerinde ağırlığı buradan gelir.

Bu şiiri ne zaman okursam okuyayım, nasıl bir ruh haliyle okursam okuyayım sonuç değişmiyor: Ben kalıyorum; öylece sessizce... Elime bir sigara alıp uzanıyorum yatağıma... Düşüyorum... Mümkünse hiç yaşamadığımı farz edip, düşünüyorum.

Bazen kelimelerin gizemli bir dünyası olduğunu ve herkesin o dünyanın kapısını açamadığını fark ediyorum. Hatta çoğu insanın o kapının varlığından bile haberi olmadığını.

Beni düşünmeye iten, düşündüren, düş kurduran ve düşüren bütün kelime sahiplerine, onları bu kadar ustalıkla bir araya getirebildikleri ve bana bambaşka dünyanın kapılarını araladıkları; ve  içeri buyur ettikleri her sefer için, teşekkürlerimi şapkamı çıkartıp önüme koyarak sunuyorum.

Hayatın Ortasından yakalayıp, bazen savurana...
Beni trenle uzun bir Atlas yolculuğuna çıkaran Buraneros'a...
Kelimelerinin hep tanıdık geleceğini bildiğim Nily'e...
Bir çorba içimlik uğradığım Aydan Atlayan Kedi'ye...
Yalnızlığın resmini kelimelerle çizebilen Beenmaya'ya...
Elini uzatmanın gülümsettiğini hatırlatan Uzaklara Giden Kadın'a
Kara bir ağacın bahar olamayacağını fark ettiren Ateş'e...
Perilerin de elinin kalem tuttuğunun kanıtı Efsa'ya...
Bazı sesleri çok derinden gelse de duyabildiğim Deep Sound'a...
Dilsiz düşleri ile hayatı fotoğraflayan Neslihan'a...
Gerekli şeylerin altını gereksizce çizen Yazar'a...
Kaleminin karalığını yüreğindeki aşktan alan Kalem'e...
İnandığı Masalları anlatırken düşündüren Haşim'e...
Kelimelerle dans eden Masalcı'ya...  
Hayatı anlatırken öğreten Sufi Saja ekibinin tontinisine, elasına ve herkesine...
Bu kadar uzun yazıp, bu kadar çok güldürebilen absalom'a...
Kıyılarda taş toplayan a.nur'a....
Saçak altlarında dolaşan Müdür'e...
Yüreğini çizimine yansıtan Pino'ya...
Mutluluk seminerleri ile içimde huzurlara vesile brajeshwari'ye...
Bırak biraz da dağınık kalsın diyen Bekriya'ya...
Yüreğin odaları olduğunu gösteren 7. oda'ya...
Yere bakarken gözlerini gördüğüm idea'ya...
Hayatın masal olduğunu fark ettiren biraz'a..
Düşünen ve söyleyecek sözleri olan Guguk Kuşu'na...
Hayatın bütün günahlarını yüklenebilen Nakhar'a...

Ve aklıma gelmeyip burada adını belirtemediğim, okumaktan keyif aldığım tüm blog dostlarına teşekkür ederim. Sizler dünyama çok şey kattınız...

Hadi şimdi, bir kadın daha düşün hayattan...





Şiirin Orjinal Adı:  Bir Kadın Düşün Şimdi / Teşekkürler adı bende saklı kadın...
Fotoğraf / 1x.com