Bunun bir faydası olur mu bilmiyorum... Yani "hayata karışmanın"... Gündelik yaşamın göbeğinde olup da yine de hayatı kaçıranlar yok mudur? Bunca zaman hayatın içindeyken ve hayat da benim içimdeyken "hayatı kaçırıyorsun" diyenler, onların yöntemi ile hayatı yakalamaya çalıştığımda başıma gelenlerden sonra bir kabuklu gibi içime kapanışıma çözüm olarak "karışmayı" uygun görüyorlar(dı.) Oysa ben yeterince karışığım.
"Ben bir orospu da olabilirdim..." sokaktan duyduğum, bağırmaktan çok çığlık gibi yükselen sesle yankılanan bu kelimelere takılı kaldım. Yerimden kalkıp meraklı bakışlarla perdenin hemen ardından olanı biteni anlamaya yönelik bir kaç kare fotoğrafı yakalayacak mecalim yoktu. Hem ne yapacaktım; de ki kalktım, de ki gördüm... De ki bir kaç kelime daha uçuştu havada ve ben pencereden onları yakaladım... Oturup üzerine öykü mü yazacaktım. Fena fikir de değildi hani... Nasıl olsa yapacak daha iyi şeylerim yoktu. Belki de sokaktan gelen bu kelimelerdi "karışmanın" kapısı, yemek kursuna gitmek de iyi bir fikir olabilirdi, hatta belki de daha faydalı. Ama ben günler sonra ayağa kalkma enejisi bulduğum kelimelere bir kahkaha atınca fark ettim: Zoru seviyordum. Bu kadar "hayatıma" uzak bir durum hakkında neler uydurabileceğimin merakındaydım. O kapıyı aralamak arzumu bastırmadım.
Oldum olası kırtasiye meraklısı bir tip oldum. Kokulu silgiler -alerjim olmasına rağmen- rengarenk kalemler ve defterler... O defterlerden büyük boy, sarı sayfaları gri incecik çizgiler ile kare kare çizilmiş olanını aldım elime. Londra'dan taşımaya üşenmediğim o hasır sepetin içinde, taze açmış çiçekler gibi renkleriyle beni cezbeden kalemlere baktım uzun bir süre... Hayat o kadar dışımdaydı ki, saksı çiçeklerim bile solmuştu ve ben nesneleri yaşayan, nefes alan bir şeylerle özdeşleştirecek kadar zayıf düşmüştüm. Turkuaz ve lacivert renkli bir kalemi, bir çocuğu elinden tutup parka götürmenin sevinci ile aldım elime. Özlemlerin su yüzeyine çıkma anları herkesi şaşırtabilir... Ama ben şaşırmakla kalmadım. Salona giderken biriken iki damla yaşımı, mutfak tezgahındaki kağıt havluya bıraktım.
Masa başında çalışma disiplini ile donatılmıştım: Bir fincan koyu filtre kahvem, defterim, kalemim, giriş cümlem ve ben... Hazırdık "hayata karışmaya"
Giriş cümlemi özenle yazdım: Ben bir orospu da olabilirdim...
Giriş cümlemi özenle yazdım: Ben bir orospu da olabilirdim...
Görsel / deviantart