2005, Cezayir...
"bazen ne kadar uzak olsa da ve hatta hayatımda yok artık desen deyüreğine düşen gelir aklına, bir an gelir hissedersin ... değerlidir bilirsin..."
2 YIL SONRA BUGÜN...
O mektubu hatırlar mısın bilmem? Ayrıldığımızdan kısa bir zaman sonra yazılan onca satır arasından neden bunu bulup takıldı ki gözüm; değerli olduğun kesin, yüreğime düştüğünde, şimdilerde uzak olduğunda...
Sana yazdığım onca mektubun satır aralarına sıkışanlar, şimdi dönüp bakıyorum da, hep hüzün olmuş... Aşkla yazılsalar da, büyük bir hayranlık duygusuyla harmanlansalar da, hasretimi dile getirmek konusunda çaresiz kalsalar da, hep sevdim kelimelerimi, hele de sana yazılıyorlarsa. Gidiyorken senden; yazdığım satırları o siyah beyaz fotoğrafın arkasına yazdığım o satırları ve o geceyi hatırladım:
18 yıllık burbondan içmiştim 2 duble ve ağlıyordum ölesiye. Ertesi gün ayrılacaktım ve sen günler sonra eve geldiğinde, herşey bıraktığın gibi olsun istiyordum, hatta abartılı bir özen gösterdiğim bile söylenebilirdi ama ben buydum. Ancak bu şekilde bu evden çıkarsam huzuru bulacaktı yüreğim. Aklımı hiç sorma, kaçırmıştım çünkü... Sana yazdığım onca mektubu yırtıp attıktan sonra; duvarda asılı, eski filmlerin tadında, eski bir aşkın solgun yüzlerine takıldı gözüm. Hala duvarda asılıydı, günler sonra çivisinin bile yerinde yeller esecek olsa da, almadım onu yanıma. Elime alıp, uzun uzun sevdim... Neden bilmem o fotoğraftaki kızın o gün bile hüzünle bakan gözlerine, adamın telaşını gizlemek istercesine avucunun içinde sıktığı mendile ve bir kütüğe dolanmış sarmaşıklara karşı borçlu hissettim kendimi: Uzun uzun anlattım olup biteni. Neden sonra sustu kelimelerim, neden sonra elimde bir kalem, fotoğrafın arkasına şu notu düştüm, hiç çevirip okumayacağın ihtimalini aklıma bile getirmedim:
Gidiyorum senden, ayaklarım geri geri...
Ertesi gün ayılabildiğim en erken saatte elimde sadece valizim; içine doldurduğum kederim, ümidim ve aşkımla çıkmıştım yola ki telefon geldi senden...
Aklıma düştün...
dedin...
Aklına değil de yüreğine düşseydim keşke...
diyebildim...
ve kapadım telefonu. Bir
___________________________________________
4 YIL SONRA BUGÜN...
Yıllar sonra, hiç beklenmedik bir sabahta, avuçlarımı avuçlarına alıp, aşk yorgunu yüreğimi, yeniden taptaze bir aşkla dolduran adama bir teşekkürden fazlasını borçluyum biliyorum...
Aşkı bir kez daha bulduğum için, hayallerimi her daim canlı tutan bir adamın yüreğine düştüğüm ve o adamın kendi hayallerinde 'beni' bulduğum için ve en önemlisi hüzün artık gözbebeklerimde olmadığı için, daha güzelim şimdi ben...
Teşekkür ederim, güzel gören güzel yüreğine...
Yüreğine düşen değerlidir ! derken; Böylesine güzel mi anlatılır biten bir aşkın hüznü!
YanıtlaSil"Gidiyorum senden, ayaklarım geri geri..."
ve
Yüreğine düştüğün o adamın yeni bir aşka kavuşmanın coşkusunu anlatırken; "hüzün artık gözbebeklerimde olmadığı için, daha güzelim şimdi ben..." değişin...
Yüreğine ve kalemine sağlık sevgili Evren, yine harika bir yazıydı.
Sevgilerimle...
Yüreğine düşen değerli zat puzzlenin senden arta kalan parçalarını tamamlayan zat mı merak ettim doğrusu.Duam; aşkın ve bütünlüğünün daim olması .Sevgilerimle.
YanıtlaSilkesinlikle sufim, kesinlike o zat bu zat, duan, duamdır...
YanıtlaSilkucak dolusu sevgiler...
bir bilsen esmir, o acının hüzne dönüşmesi, hüznün bir yürekte coşkuya yer vermesi hiç kolay olmadı... ama hiç... güzel yüreğinin yakaladıklarına nasıl teşekkür etmeli ki insan...
YanıtlaSilsevgiler benden sana...
demek bu "o" çok sevindim, hoşgelmiş sana. dilerim mutluluklar kederden kat be kat fazla olsun.
YanıtlaSilbu arada özlemiştim yazmanı...
evet y, bu "o" ve iyi/ki gelmiş bana :)
YanıtlaSildileğin dileğim olup yansısın sana da... sevgiler...
çok güzel yazmışsın..
YanıtlaSil