Ne oluyor mu, dedim.
Bir kelime bulamadığın...
Sessiz kaldık.
Çok - dediğim duyulmadı içimden.
Susunca, içimizdeki sokakları tura çıkan kelimeleri düşündüm. Aklın arka bahçesinden, yüreğin koridorlarına geçen, koşarken sağdan sola; kırılmaya, kurumaya, taşmaya hazır asker anlara çarpan... ne çok kelime. Ardı ardına sıralayacak parmak hızın olsa, kim bilir neler dökülür uçlarından. Saçlarımı geriye doğru attım, parmaklarım o oldu, kokum o... Donsun istedim zaman, o ve ben, henüz tuvale aktarılamamış bir aşk temasının renkleri olarak kalalım zamanda. Mağrur ve yürekli... Olmadı, zaman beni beklemedi, zaten ne zaman sözüm ona geçti ki, zamana kendimi uydurmaktan başka bir çarem olmadığına göre... uzandım önümde duran kahve fincanına, olağan bir seyirdi benimki: kahve fincanda, fincan sehpada, ben sandalyede, bedenin yönelişi, kahveye doğru. Durdum aniden: bir kalp şekillenmiş üzerinde, bozulsun istemedim, gerisin geriye yaslanıp kapadım gözlerimi. Açtığımda köpük yerini çoktan değiştirmişti. Bir yudum aldım, bir yudum daha. Ne çok sustuk, ne çok kelimesiz kaldık bilmiyorum. Ve ne kadar zaman...
Palmiye ile zakkum arasında ipeksi bir ağ örmüş, kendimce dev örümceğin tuzağını düşündüm. Nereden aklıma geldiğini bulmaya çalışırken bu sefer yolum başka bir çıkmazdaydı. Sene 1942... yaşamadım ki... Neden o dönem olanları okumak, seyretmek beni derinden sarsıyor. Reenkarnasyon... Ruhlar parçalanarak çoğalıyor. Zerre zerre dağılıyor. O yüzden mi hep eksik bir yanımız. Ah kafam... Sustukça konuşan kafam.
Palmiye ile zakkum arasında ipeksi bir ağ örmüş, kendimce dev örümceğin tuzağını düşündüm. Nereden aklıma geldiğini bulmaya çalışırken bu sefer yolum başka bir çıkmazdaydı. Sene 1942... yaşamadım ki... Neden o dönem olanları okumak, seyretmek beni derinden sarsıyor. Reenkarnasyon... Ruhlar parçalanarak çoğalıyor. Zerre zerre dağılıyor. O yüzden mi hep eksik bir yanımız. Ah kafam... Sustukça konuşan kafam.
Bak oldu işte, diyorum...
Ne oldu, diyor.
Onlarca kelime arasından sana söyleyecek bir tane bile bulamadım.
Ee, buldun ya, diyor.
Neyi,diyorum. Onlarca kelime arasından bana söyleyecek bir tane bile bulamadığını söylerken bile dokuz kelime buldun.
Bir kahkaha patlatıyorum.
Ve hatta ilk üçünü de sayarsak; 12!, diye ekliyor.
Ve hatta ilk üçünü de sayarsak; 12!, diye ekliyor.
Bana bak cadı, sen henüz on yaşındasın ve bence ukalasın!
İyi birşey değil mi, diyor.
Gülüyoruz.
Gözlerindeki pırıltıyı seviyorum. Hiç tükenmese, solmasa...
Gülüyoruz.
Gözlerindeki pırıltıyı seviyorum. Hiç tükenmese, solmasa...
Koşarak bakkala yöneliyor. Elinde iki kutu ile geri geliyor. Param şekere ve sakıza yetti, diyor. Şekeri kendine saklıyor, sakız benim. Az sonra; değişsek, diyor. Neden, diyorum. Düşündüğüm kadar güzel değilmiş, sevmedim.
Sakızı ona uzatıyorum, kulağımı iç sesime... Seçimlerimiz düşündüğümüz kadar güzel olmadığında, sevmedim deyip, bu kadar kolay değiştirebilir miydik acaba? Ona sakızı uzatmakla doğru mu yapmıştım, hayatın ona bu kadar cömert davranmayacağını söylese miydim?
Sana da oluyor mu, dedi.
Ne oluyor mu, dedim.
Yanındakinin aklını okumak istiyor musun sen de?
Sessiz kaldık.
Çok - dediğim duyulmadı içimden. Ama bu sefer o yüzümdeki gülümsemeyi yakaladı.
Meraklanma biliyorum, dedi. Her zaman herşey benim istediğim gibi olmayacak. Ha! Bu arada, sakız güzelmiş.
Ukala, diyorum, biraz yüksek bir sesle.
Gülüyoruz.
Gözlerimizdeki pırıltıyı seviyorum. Yitip gitmese, solmasa, silinmese...
Gözlerine bakıyorum kendi çocuk bakışlarımı yakalıyorum.
Mutluyum!
Ân'ı artık yüreğimin sokaklarında bir cafede aldı yerini. Hemen yanı başında çok da yüksek olmayan ferforje bir sokak lambası, güneş renginde yanıyor. Bir deniz esintisinin uzaklığında, beyaza boyalı bir dünya; civit mavisi iki küçük saksıda fesleğen kokusu.
Hâlâ burnumda...
Gülüyoruz.
Gözlerimizdeki pırıltıyı seviyorum. Yitip gitmese, solmasa, silinmese...
Gözlerine bakıyorum kendi çocuk bakışlarımı yakalıyorum.
Mutluyum!
Ân'ı artık yüreğimin sokaklarında bir cafede aldı yerini. Hemen yanı başında çok da yüksek olmayan ferforje bir sokak lambası, güneş renginde yanıyor. Bir deniz esintisinin uzaklığında, beyaza boyalı bir dünya; civit mavisi iki küçük saksıda fesleğen kokusu.
Hâlâ burnumda...
İnan karşısındakinin aklını okumak isitoyor :))
YanıtlaSilTatil güzel geçmiştir umarım artık tebellik yok bol bol yazı yazcaksınız efenim bende keyifle okucam
öperim :))
bazen bana da oluyor. içimden konuşuyorum ama dile getiremiyorum...
YanıtlaSilben istemezdim yanımdakinin düşüncelerini okumayı. çünkü bazen bilsek/anlasak bile görmezden/duymazdan geldiğimiz olur...
nasılsa bir zaman sonra değiştirmek için sorma eğilimi bile gerçekleştiremeyecek kadar az şımarmak zorunda kalacak; nasılsa büyürken sivriliklerini yontmak zorunda kalacak; nasılsa hiçbir şeker o zamanki kadar tatlı olmayacak. iyiki gerçekleşmiş bu değiş-tokuş. iyiki farklı bir tercihte mutlu olmuş.
YanıtlaSilBana da oluyor bir bir..Seçimlerimi sevmedim deyip bir sakız gibi değiştirmek istiyorum.Olmayacağını bile bile.Sonra aklımdan bir sürü düşücne geçiyor.Ama kelime olup dökülemiyor dilimden..Belki de anlamsız olacağı için ben dkmek istemiyorum bilinç altımın etkisiyle..Düşünceleri her şeye rağmen okumak isterdim.Hazırlıklıyım duyacaklarıma.Bahçedeki fesleğeni koklamaya gidiyorum ben ;) Sevgilerimle..
YanıtlaSilbana oluyor bu ara sık sık, bulamadığımdan onun kadar güzel kelime... icat edemediğimden aşk için uzunlamasına cümleler, en çok sessizleşiyorum uzun uzun bakarken taa içine, gözlerinin arkasına.
YanıtlaSilyollardayım, bazen o şehir bazen o kasaba... okumak kolay yorum yazmak zor oluyor... senin bu kendiliğinden kelimelerin, bir akşam üstü ayazda kalsa insanın içini ısıtacak gibi olan. hani ağlamaktan şişsede gözlerimiz evde güvende hissettiren.
sarıldım taa buradan kocaman.
Karşındakinin düşüncelerini yani iç sesini okumak, dolayısıyla bizimde düşüncelerimizin okunması halinde düşeceğimiz gayya kuyusundan bizleri kim çıkaracak ?
YanıtlaSilYalan söyleyenin gözlerine baktığımızda okuyabiliyoruz da yüzüne vurabiliyormuyuz? Söylenenler yalan işte o kadar.MIŞ gibi yapmalar, görüşmek istemediğimiz kişinin çaldırdığı telefonu açmamak bile riya ve yalan bana göre.Eee ne kaldı geriye "gördüğünü ört,duyduğunu söyleme"öğütünden öte?
"1942 yıllarını yaşamadım "diyorsun ya yaşadıysan?
Kucakladım seni sevgiyle.Tontini
okuyabilse daha mutsuz olmaz mıydı ki ateş... bana hep öyle gelmiştir, ne de olsa en dürüstümüz bile en derininde saklar kendini.
YanıtlaSiltatil süper geçti, dedim ya iliklerime kadar dinlendim :)
kocaman öptüm.
tontinin öğüdünü sevdim ben stuven. bazen dile getirmemek gerek. sevgiler...
YanıtlaSilben oyunlarda hiç hile yapmam çocuklara, masuscuktan yenilmem mesela. ve anlatırım onlara, benim kazanmam mantıklı, senden çok büyüyüm. anlarlar ve hiç bozulmazlar. olduğu gibi olmalı herşey. bazen onu şımartanlarla karşılaşacak ve bazen bundan bile canı yanacak. yaşadıkça öğrenecek ama illa. bence de güzel bir tercihti değiş tokuş, yüzde bir gülümseme gözde bir pırıltı görmek adına gönlümünbayramları.
YanıtlaSildüşünce ölüm gibi gelir bana ebruli, ne kadar hazırlıklı olursan ol, vurur yüreği.
YanıtlaSilsen fesleğenleri kokla ve gülümse sımsıcak.
öperim kocaman.
sen sevgili y., seçkin için söylenecek söz bırakmazken, hep dediğim gibi kendi kelimelerinle daha çok vuruyorsun beni. o nedenle hiç bıkmayacağım kendi kelimelerinle yazman konusundaki ısrarımı. taa buradan dediğin bazen en yakındır. öperim.
YanıtlaSilöğüdü aldım yüreğime sakladım tontinim. bir film vardı, bir adam herkesin iç sesini duyuyordu. yaşam çekilmez olmuştu. gayya kuyusu o olsa gerekti. bazen ne dilediğimize dikkat etmeliyiz dedirtmişti film bana. çünkü iç sesi duymaya başlayınca seçemiyorsun ne yazık ki...
YanıtlaSil1942ye gelince, ben de kendime aynı soruyu soruyorum tontinim, ya yaşadıysam...
kocaman sarıldım, bi o kadar da öptüm.
Bir çocuğun gözlerindeki bakıştan mı yola çıkarak yazdın, yoksa kalpli kahve köpüğünün aklında çağrıştırdıklarından mı bilmiyorum. Ama iyi ki yazdın. Bu arada sakız sulugöz müydü:)
YanıtlaSilbak şimdi! ne demek sakız sulugöz müydü? benim dilimden konuşmadığın kesin, maksadını açıkla :))
YanıtlaSilbu bir arkadaşımın oğlunun cümleleri: anlayamadığı zamanlarda böyle diyor; benim dilimden konuşmadığın kesin maksadını açıkla. bir çizgi film repliği imiş.
çocukları seviyorum, onların gözlerinde ışığı da elif.
Maksadını açıkla mı diyor? yerim onu ben :)) Benim tanıdığım bir çocuk da oyun oynayalım yerine. "Elif gel hadi faaliyet yapalım" diyor. Hepsi alem:)
YanıtlaSilbi dolu cümle bulamadığım anlarımda olmuştur. hatta benim genel halim budur. beterin beteri var misali...
YanıtlaSilfaaliyet yapalım, asartik anaokullarının söylemi galiba. çocuklar oyun oyanmayı unuttu onlar yüzündne yemin ederim elif. ama bir gerçek ki, yeni nesil gerçekten de bir alem :)
YanıtlaSilevet cem ama bilirsin ki kötüler örnek olamaz :))
YanıtlaSil