Sabah ezanı okunduğunda, son kadeh de yerini aldı masada.
Rakıya buz kalmadıydı... Geceye uyku o anda.
Sımsıcak ayın gölgesinde,
Yumuşak bir rüzgar; sarının soğukluğunda; esti, geçti.
Koyu turuncu havada,
ağırlığınca asılı koca lacivert bulutların gölgesinde
akılda kalacak, bir öpüştü; biraz nemli.
akılda kalacak, bir öpüştü; biraz nemli.
Yağmur yağsa yeşil mesela, şu saatten sonra ne yazar,
kalem hüzünden başka, diye düşündü kadın.
kalem hüzünden başka, diye düşündü kadın.
Bulutun ardına saklanmış güneş, ay henüz çekilmemiş kuytusuna,
garip bir düello öncesinde güneş ve ay.
Kırmızı bir sevda dönüp ardını kıyılara, uzaklaşıyorken, ağır, aksak;
yürekte bir iz bıraktı: damla damla .
Güneş de ay da kalakaldı kendi tenhalığında.
Sessizce terk etti biri diğerine göğü.
Saygıyla.
Kangren olurdu yaşam, sırası gelen sahnede yerini almasa.
Diğeri bırakmasa!
Bir ayrılık en çok ne zaman can yakar bilir misin?
diye sordu adam; cevabı bakışlarında :
gece hasretle sabahına kavuştuğu o ilk anda,
ay ışığını kaybettiği, güneş kendini ifade edemediği o yarı aydınlığın ortasında.
Ay içinde saklanmış ne varsa, bir ipin ucundan tutar ve gelir gerisi,
çorabın sökülmesi gibi.
Güneş, yakar turuncu bir kibritle, ayın oltasında takılı kalan gerçeği.
Bir yangın çıkar yürekte, külün en gri tonunda
yağar an içine içine, ağlamak dersin sen buna.
Ne çok sevdim seni ben... Hatırlar mısın?
Ne çok dedi adam, koyu kahverengi sesi
yankılandı bir baykuşun kanat seslerinde, çığlık çığlığa.
Yeniden çizip geçmeseydik yaralarımızın üstünden,
yeniden acıtmasaydık avuçlarımızdaki çıplak yürekleri
rakıya buz da bulunurdu, geceye uyku da, dedi kadın
belli belirsizdi adamın yüreğine değdiğinde sesi.
Bir kumrunun bakışına saklanmış hüznü, karşı çatıların üzerinden sessizce uçup geçti.
Farkındayım, ağır, aksak, damlayan bir yazı bu. Derdini anlatmaktan çok, kusan.... Sıralı değil sözleri, belki kelimelerin yeri bile yalan yanlış. Kafası karışmış bir çocuk gibi... Ağzından çıkanı duymayan bir yetişkin gibi... Karmaşık, çapraşık, düzensiz, eğri...
Belki bir mektuptur aslında sana yazılan, bir vedanın kendini değişik kelimelerle resmedişidir, kimbilir: Bir tuvalde hiç görülmemiş bir renk, balta girmemiş ormanlarda tesadüfen keşfedilmiş yepyeni bir canlı, yüzyıllar öncesinden gelen toprakla kaplı bir sarnıç.
Okudukça için burkuluyorsa, duyguların karışıyorsa mesela, belki de amacına ulaşmış bir yazıdır bu. Şiir ya da mektup olması neyi değiştirir ki... Ne olduğu gibi görünüyor ki, ne olması gerektiği gibi oluyor söylesene. Şekil midir, belirleyici...
Karmaşık, çapraşık, düzensiz, eğri duruyorsa herşey, kafan giderek karışıyorsa, kafamın yansımasıdır belki de gördüklerin. Netleşiyordur yani herşey, yansımada... İçim yansıyordur içine, hiç düşündün mü?
Çıplaklık, tensel midir? Ya tinsel çıplaklığımı sözlerinin önüne sermekse soyunmaktaki amacım; kelime kelime, hece hece, cümle cümle soyunup, çırılçıplak bırakmaksa inançsızlığımı aklının yargısında. Sevda inançta saklı tutar ya gizemini, hani karalığını bulur ya o gizemin derinlerinde... Yoksa sevdanın karalığını belirleyen karşılığındaki aklık mıdır? Kara bir sevdaya tutuşsa yürek, yangınında mı bulur anlamını, yoksa külünde mi? Bir yangının külünü yeniden yakıp geçecek kadar güçlü değilse anlar, yaşanan aşk mıdır? Bir soru nasıl da soruları doğuruyor kendi içimde, bir batında dokuz yavru doğuran dişi bir köpeğin sancıları kıvrandırıyor beni. Sere serpe bir doğum sancısı bu: kıvranıyorum, sürenerek yüreğimin içinde. Ölü bir doğumsa beklenen, yırtar göğü çığlıklarım, duyduğun vakit sakın korkma.
Yoksa aşk gibi gözüken bir düş müdür üzerine yazılan herşey. Çıplak bir aşkın gerçekliğiyse yürekleri yakan, içindeki olmazlarsa, dışındaki olurlara inat, savaşmaksa içindekilerle, çıkan yangını söndürmek yerine, körüklemekse ne varsa elde avuçta... Yoksa düş gibi gözüken bir aşk mıdır üzerine yazılan herşey. Kurulmuş bir düşün hayalciliğiyse yüreği yakan, kurgusundaki olurlarsa, gerçekliğindeki olmazlara inat, tutunmaksa ya olursalara inatla, yüzleşmek istemekse gerçekle, çıkan yangını söndürmekse aklın ilk sözünde...
Karmaşık, çapraşık, düzensiz, eğri duruyorsa herşey, yüreğin giderek karışıyorsa, yüreğimin yansımasıdır belki de anladıkların. Netleşiyordur yani herşey, yansımada... Yüreğim yansıyordur yüreğine, hiç düşündün mü?
Bunlar da nereden çıktı şimdi deme, giderken bıraktığın; ağır, aksak, damlayan ve kül kokan kelimelerinden, ancak bunları yazabildi yüreğim, yangının ortasından çekip de çıkarttığım sevdanın üzerine, kustu belki de...
ayrılık telaşı bitip, kendini dinlemeye vakit bulunca başlar acısı. Sezen demiş ya "sonradan kor ayrılıklar"..
YanıtlaSilancak böyle çapraz, karmaşık, düzensiz, eğri saydığın yazılarla anlatılır bu haller...
Sonradan gelir söylenmesi gereken cümleler akla, sonradan bulur yerli yerini içinin renkleri... Çünkü hep sonradan anlaşılır, yaşanılan acılar... hepsi de karmaşık, çapraşık, düzensiz ve eğridir muhtemel.... sevgimle....
YanıtlaSilKarmakarışık içini yansıtmışsın ama cümlelerine laf söyletmem. Yine düzenli ve güzel... bir de ben bu kadar karmaşıklığın içinde net birşeyler sezdim. Net bir duygu. Geçmişe bakıp sızlayan ama yine de mutlu olan bir kalp... iki duygu birbiri içerisinde çelişse de, hissettirdikleri net...
YanıtlaSilBir ayrılığın acısı ...!!
YanıtlaSilkarmaşık ,düzensiz,eğri,çapraz değil ..
sade acıdan saf özlemden kaynaklanır bu sözlerinin hepsisii
Ama bilirmisin kim ne derse desim kim ne söylerse söylesin ancak ve ancak yeni bir başlangıçtır her ayrılık eksilse de
öperim :)
keşke ah keşke, tensel olsaydı çıplaklık. keşke ihtiyacı olmasaydı ruhumuzun görülmeye. keşke sen karmaşık, çapraşık, düzensiz ve egri yazsaydın da ne diyor bu kadın deseydim yutkunmadan.keşke ayrılık sözleri, kırılmışlik bile aşkı anlatmasa. bitmiş yazılabilir mi, böyle sever gibi, ne çok keşkesi var ömrümüzün.
YanıtlaSilhiç bir şey yazmaz sevgili Evrim..ne renk yağarsa yağsın!!
YanıtlaSilGerçeği hayâl gibi andığın, hayâllerin gerçek olması zor olan isteklerin var sanki..
sezenin dediğinin üzerine laf söylemek olmaz ki, ya durur düşünür ve ağlarsın, ya ağlar durur ve düşünürsün...
YanıtlaSilne çok cümle kalır geride, söylenmek istenen, söylenirse içinin rahatlayacağı düşünülen, ne çok kelime... bazen bir şiir olur elinde kalanlar, bazen bir hikaye, bazen yürekte sızı, dışarı hiç çıkamayan... sevgiler benden sana bedardem, öperim.
YanıtlaSilgeçmişe bakıp da sızlamıyorsa bir yürek, sevmiş midir derinden. şimdisinde mutlu olamıyorsa, sevebilir mi yeniden. iki duygu birbiri içinde çelişiyor gibi gözükse de, hissettirdiği sevgi değil mi sonunda elif... teşekkür ederim güzel sözlerin için. gülümsüyorum hala.
YanıtlaSil"her ayrılık acıtır ilk başta, çok çok çok fazla... sonra zaman bir ilaç misali, hafifletir yüreğin yükünü. özlem ağır bassa da ilk başlarda, sonrasında bir umuttur içindeki her ayrılık yepyeni bir başlangıcın habercisidir çünkü." yazmışım ben de bir seferinde ateşim. ben seni daha çok öperim....
YanıtlaSilnasıl da bilinsin istiyoruz değil mi ruhumuz, sunabildiğimiz en saf, en değerli şey olduğundna belki de anlaşılsın istiyoruz. soyunuyoruz hesapsız, soyunuyoruz korunmasız. sadece inanmak istiyoruz karşımızdaki gören gözün, o çıplaklığa zarar vermeyeceğine. ah sevgili y., onca yaraya rağmen hala inanıyoruz ya çıplak geldik çıplak öleceğiz bu aşkta.ben bazen bize şaşıyorum doğrusu.
YanıtlaSilsöylesene bana hasret senfonileri, hangi düş gerçek gibi, hangi gerçek düş gibi yaşanır aşktan başka. hangi duygu çıplak bırakır öncesi ve sonrasında. aşka inananların gerçekleri düş gibidir, düşleri imkansız gerçeklere gebe değil mi? ki o aşk, harfleri kaybettirir adama, unutursun, hatta unuttuğunu bile unutursun zamanla.
YanıtlaSilÖzledim işte seni...
YanıtlaSilee sarıl o zaman efsam ;)
YanıtlaSilbende kocaman sarılabilir miyim size..inan çook duygulandım Evrencim.senden başka kimse kelimelere böyle güzel anlam katamaz.Allah ilhamını eksik etmesin.
YanıtlaSiltabi ki sarılabilirsin kamikaze, dilerim, yazmayı kendine yol seçmiş herkesin melekleri, perileri hep onlarla olur.
YanıtlaSilöperim.