Sevgili H.,
beni tanımadığını ve bu mektubu aldığında çok şaşırıcağını biliyorum. sana dair aklımda kalanları sana iletmek istiyor yüreğim. neden diye sorarsan eğer, sevgiye hep inandım ben. insan senin ne kadar ve ne denli sevildiğini fark edince, böylesine sevilmek istiyor haliyle. sonra, sonra ister istemez öğreniyor her sevmek farklıdır diye. bilmem sen farkında mısın ki, dilerim farkındasındır, asla hiç kimse bu kadar sevemeyecek seni bu şehirde... zaten bundan sonra şehir senin bildiğin gibi de olmayacak artık değil mi? ama ben gene de dilerim ki, sevgi denizinde yüz sen 2011'de de. tanıdık gelen ama bir o kadar farklı bir yürekte olsanda...
seni tandığım ilk zamanlar, senin tarafından yazılmış kelimeleri okur, her bir kelimende sanki sonunu bilmediğim bir mağarada, karanlıklar içinde ilerler ve sonunda kaybolurdum. bazen sorularım bazen cevaplarım sende olurdu ve ben her uyandığımda, uyuyup kalan yanıma kahrolurdum. senin yol gösterici yanına vuruldum, beyninden sızanlara, yüreğinden akanlara.... gidiyorum derken en çok üzülenlerden biriydim. bencilce kendimi düşündüğümü itiraf etmeliyim. döndüğün gün eksik kalan yarımım gelmiş gibiydi. havada asılı kalan sorularımın yanıtları hemen oracıkta olacaktı işte gene. velhasıl sevgili h., varsın ve hep olacaksın. 2011 kelimelerini dipsiz kuyulardan çıkarıp, güneşlere savurduğun bir yıl olsun dilerim.
sevgili h., sen bilmezsin ama içilen bir kahvenin kokusunda senin kokunu duyduğum çok oldu benim. ya da bir kadeh baküs şarabın sendeki kızıl yansımasında bulduğum kendimi. bu mektubu 2010'un son günlerinde alacaksın. ve sen, kızıl saçlarında kırık yanını saklayan sen, 2011'e biraz kızgın, biraz yorgun bir selam çakacaksın. O selamını alacak ve sana bir gülümseme verecek. sen o gülümseyi, senin kadar yürekli, senin gibi taşı sıktığında suyunu çıkaracak olan o adama vereceksin. adam gibi adam olmayı senden öğrenmeyecek, sana gösterecek ki şehir senin bildiğinden farklı davransın artık sana. sen şehirleri seversin, şehirlerin ara sokaklarında, sırtında bir çanta yürümeyi ve içmeyi. uzo'n duruyor, senin ve benim bir gece vakti, içip içip hayata, adamlara ve sevmelere sövmemizi bekliyor. gecenin kızıllığına karışacak bir sigara dumanında saklı gözyaşından öperim, hep.
sevgili h., sen bilmezsin ama içilen bir kahvenin kokusunda senin kokunu duyduğum çok oldu benim. ya da bir kadeh baküs şarabın sendeki kızıl yansımasında bulduğum kendimi. bu mektubu 2010'un son günlerinde alacaksın. ve sen, kızıl saçlarında kırık yanını saklayan sen, 2011'e biraz kızgın, biraz yorgun bir selam çakacaksın. O selamını alacak ve sana bir gülümseme verecek. sen o gülümseyi, senin kadar yürekli, senin gibi taşı sıktığında suyunu çıkaracak olan o adama vereceksin. adam gibi adam olmayı senden öğrenmeyecek, sana gösterecek ki şehir senin bildiğinden farklı davransın artık sana. sen şehirleri seversin, şehirlerin ara sokaklarında, sırtında bir çanta yürümeyi ve içmeyi. uzo'n duruyor, senin ve benim bir gece vakti, içip içip hayata, adamlara ve sevmelere sövmemizi bekliyor. gecenin kızıllığına karışacak bir sigara dumanında saklı gözyaşından öperim, hep.