Hisardayız. Kısa bir bilgi:
16 Ocak 2022
Kütahya Hisar ve Termal Keyfi
13 Ocak 2022
Enne Tabiat Parkından Topuk Yaylası Tabiat Parkına
10 Ocak 2022
Mimoza, Strudel ve Geçmiş Zaman Kelimeleri
Bugün yeni bir gün. Her sabah gibi uyandım, sanki bu sabah biraz daha mızmız mıydım? Hafta sonu yaptığımız "Evlilik Yıl Dönümü Kütahya Turu" ayrı bir yazı konusu olacak; çünkü, çok özel ve sürprizli bir yolculuk oldu. Bugün "Her Güne Üç Güzel Şey" notu düşen Emekçikız ile aklıma düşen mimoza ve strudel ile çıktığım anılar yolculuğunun beni çıkarttığı kapı önündeyim. Mimoza, eğer bir gün kaleme alabilirsem, ada demek benim için. Ada ve aşk. Belki de gözümün gördüğü ilk "aşk" hali etkilemişti beni, bir gün kaleme alabilirsem, anlatacağım.
Şimdilik elimizde strudelli yazım var, sindire sindire okuyorum. 2014 yılından bugüne değişmeyen duygumun "sevgi" oluşuna şaşıyorum. Nasıl da derinden etkilemiş beni, nasıl da bugüne taşımış. Mutlu oluyorum. Günü, yüzümdeki bu ifade ile geçirebilirim. Mızmızlığımdan eser yok şimdi. İçim kıpır kıpır.
Strudel Gibi Bi'şey
Oysa kimse sevmez bir lokantanın ortasındaki masayı. Gittiğiniz yerlerde dikkat edin ortalar sonradan dolar. Biraz mecburiyetten biraz da bulduğun ile yetinmenden. Tek başınayken daha bir zorlanırsın orta yerde oturup da yemek yemeğe, sanırsın ki herkesin gözü sende. İki kişi daha kolaydır; bakışlar bile vız gelir sana. Zaten gözün karşındakine bakar. Onu dinler kulağın, sesin ona ulaşır bir tek. Fark etmez artık ortada olmak. Sen kıyısındasındır yaşamın.
Yazının devamı için... Strudel Gibi Bi'şey
08 Ocak 2022
Yolda İki Yolcu Olmak
2000'li yılların başında hayallere kapılıp, mantıktan öte kararları aldıran "aşkımla" düşmüştüm İstanbul yollarına. Büyük aşk, fırtınalara yenik düştü, ülkeler, kıtalar değişti, sonuç kağıdı ilk günden görülenden bir adım öteye düşmedi. Aşk patikasının zorlu yollarına yenik düşen, buruk acılarla bezenen anlar bir valize konuldu. O zamanlar "her duygu geçici, izin ver geçsin" düsturu bir anlam ifade etmediğinden, senelerce elde tuz, yara arandı ki, bulunması en kolay olandı.
Trikotajla yakın bağı olduğuna inandığım kaderim beni İstanbul'dan alıp Bursa'ya getirdi ki vakti zamanında "ölürüm de Bursa'da yaşamam" demişliğim de vardır. (Bkz. büyük lokma ye büyük söz söyleme)
Gün bu durur mu yine kovaladı. Ama ne kovalamak. 2015 yılında, duruşu afili, bakışı kaytan, gülüşü gamzeli bir adam, bana talip oldu. Aslında tav oldu da, O 83 yılında alzheimer olan, sonrasında 3 yıl benim de Onlu hikayelerde hatrı sayılır payımın olduğu bizli zamanların neredeyse her gününde hikayeyi annesine hep şöyle anlattı,
"Yolda yürüyordum, karşı kaldırımda bir kız. Endamlı yürüyüşüyle bastıkça kaldırımlar zangırdıyor. Pişt pişt diye seslendim, hafif dönünce, ben de hafif sağa dönüp, yan bir bakış attım, gamzemi de ihmal etmedim. Başladı mı paça suyu gibi titremeye. Baktım yığılıp kalacak kaldırıma, koştum belinden sarıldım. Baktım gözlerine. Vuruldu tabi bana. Dedim çay içelim."
"Eeeee içtiniz mi?"
"İçmez miyiz"
"Sonra ne oldu?"
"Evlendik işte"
"İyi iyi, parayı kim ödedi"
Gülüşmeler...
Dakikalar sonra,
"Nereden buldun bu kızı sen" arada, özellikle ben gidip onun o tombik yanaklarını sıka sıka sevdiğim zamanlarda, "tahtası eksiği" de derdi rahmetli.
"Dur anlatayım"
Hiç sıkılmazdı bu hikayeden, garip ama hastalığının sonucu onca yakın zaman hikayesini unutur, bunu unutmaz, özellikle anlattırırdı, sevgilim de hiç bıkmazdı anlatmaktan. En sondaki gülüşmeler için olduğunu fark ettim nice zaman sonra.
Görücü usulünden hallice, tanışması destansı, namazı arkadaşımızın nurlar içinde yatsın şakacı annesi tarafından kılınan, iki ortak dostun nişan hazırlıkları ortamındaki tanışlığımız, benim dualarımın kabulü gibi bir şeye dönüştü zamanla. İlk görüşte aşk değildi, zamanla pişen, olgunlaşan, taşların tek tek yerine sabırla konduğu, her bir ipliğinde, düğümünde, çözümünde sevgi, sabır ve anlayış olan bu tanış hali, merhametli, koca yürekli, sabırlı ve kıymet bilen bir adamla nihayet o hayalini kurduğum ve daha sonra dönüp baktığımda henüz ötesini yaşayacağımı algılamadığım zamanlara geldiğinde, "sevgi"nin kıymetini anlamamı sağladı. Derinime işleyen o sevginin yüreğimin derinlerindeki sonsuzluğun kapısını aralayacağını henüz bilmiyordum tabi ki.
Onun tarafından kabulümde ki en kıymetli cümle, bir akraba gecesinden, gelin yeğenden gelecekti,
"Evren abla, sen amcamın çektiği acıların, hayatın acımasızlığına karşı gösterdiği sabrın ödülüsün."
2015 senesinde bir kış günü, defterler ancak yetiştiğinden, takvimler 9 Ocak tarihini gösterirken, Bursa uzun zamandır, kar, boran, fırtına yaşamamışken ve bir gece öncesinde, kutlama yemeği sırasında, her şey tamam mı, sıralı sorularında "fotoğraf"a gelinmişken, "aaaaa nasıl ya unuttuk biz fotoğraf çektirmeyi" diyerek evden fırlayıp, kar fırtınası nedeniyle, unutulmuş fotoğraf çekimine mecburen yürüyerek, nikah memuru yarın gelebilir inşallah dualarıyla, en zorlu hava koşullarında, el ele omuz omuza giderken, bunu atlatırsak, her şeye göğüs gereriz diyerek çıktığımız yolculuk 7. yılını geri bırakıyor.
4. yılın sonunda Zürih seyahati dönüşünde, şöyle not düşmüştüm.
"Işıl ışıl 4 yıl bitti, pek çok güldük, pek çok gezdik, pek çok gördük, pek çok yedik, pek çok yürüdük, pek çok okuduk, pek çok izledik, pek çok konuştuk. Ama en çok sevdik. Seni seviyorum. "
Darmstadt gezisi sonrasına denk gelen 5. yılın sonundaki sevgililer gününde ise şöyle bir not;
"Günlerce sevgiyi kutsayabiliriz. Kıymet bilmek tam da böyle bir şey değil mi? Sen olmasan da yolda olurdum ama bu kadar güzel mi olurdu yollar bilemem. Yolculuğumuz uzun sürsün, durağımız bol olsun, anımız çok olsun, kahkahası bol, sohbeti hep keyifli olsun. Hayallerimiz gerçeğimiz olsun. #yolda2yolcu olmak demek #evrencemutluluk demek."
Geçen yıl peş peşe Covid olunca, düştüğüm not bundan nasibini aldı elbet;
"Değişime ve gelişime açık olduğumuz bir yılı daha geride bıraktık. Yollarda olmak kadar evde oturmak da maceralıydı. Peş peşe covid olduk. Böylece hastalıkta, sağlıkta, varlıkta, yoklukta birbirimize yoldaş olduk. Bence bu yıl da çoğaldık üstelik sadeleştik ve galiba böyle pek daha güzelleştik. Nice yıllarımız, yollarımız olsun."
Şimdi takvimler "resmi akti" göstermeye yaklaşıyor. Önceki yılki notların altına imzamı atıp, her birinin kelimesi kelimesine tıpkısını ve daha fazlasını ifade etmek isterken;
notlara yenisi ekleniyor,
"Bütün hikaye buymuş biliyor musun? Yolda iki yolcu olmayı becermek. Yolları birlikte keşfetmek, birlikte öğrenmek, birlikte aşmak. Bir film repliğinden bir hayat öğretisi çıkartmak, bir yolculuktan bazı dersleri tekrar etmek gerektiğini anlamak. 7 bitiyor. Sağlığa, neşeye, keyfe, yollara, yolculuklara, mutluluğa, huzura ve en çok ama en çok derin, içten, samimi, sarmalayan ve kucaklayan sevgimize, şerefe."
Fotoğraf / Evimizin duvarından, geçmiş yıllar anılarından.
#yolda2yolcu siz bu satırları Cumartesi veya Pazar okuyorsanız, Domaniç üzerinden Kütahya yolculuğunda olacak.
05 Ocak 2022
Aydınlanma
Sabah aniden uyandım. Zihnim tiyatroyu kurmuş, rüyamda ele geçirmiş egom sahneyi. Oynatıyor sevmediğim bir filmi, tüm karakterleri öyle bir yerleştirmiş ki sahneye, içimin korkuları, beni kıran, parçalayan ne varsa, görüntü, tavır, söz... hepsi "Erving Goffman'ın Dramaturji Yaklaşımını" benimsemiş egomun son şahaserinden kesitler sunuyor. Dramaturg egom ve işbirlikçisi zihnim, Oscarlık oyun sergileyen başrol, karakter ve yardımcı oyuncularla en acımasız sahneyi çekerken, uyandım. Aniden.
Gereksiz Acıları Çekmeyi Reddedin ⛔️
Aynı kötü filmi para verip yüz defa izlemezsiniz, ama aynı kötü hatırayı zihninizde yüz defa yeniden canlandırırsınız.
Zihniniz kötü hatıralarınızı tekrar tekrar ortaya çıkarır ve size her defasında aynı sıkıntıyı, aynı üzüntüyü yeniden yaşatır. Rahatsızlık verici bir anı belirdiği anda hemen dikkatinizi ona verir ve üzerinde düşünmeye, yorumlar yapmaya başlarsınız. Mesela bir arkadaşınızla veya sevgilinizle ettiğiniz kavga aniden zihninizde canlanır ve siz ettiğiniz kavganın anısına hemen dört elle sarılıp her şeyi bir kez daha en baştan yaşamaya başlarsınız. Üstelik bu defa orijinal kavganıza yepyeni pişmanlıklar da eklemişsinizdir: ‘Keşke o bana şöyle dediğinde ben de böyle deseydim…’ ‘Ben öyle deseydim o da böyle derdi. O zaman ben de derdim ki…’
Böylece hayal gücünüzle süsleyerek güzelce baharatladığınız aynı yemeği bir defa daha yersiniz. Fakat yemek bayat ve zehirlidir. İlk defasında olduğu gibi yine midenize oturacak ve sizi hasta edecektir.
Zihninizi eğitirseniz anılar sizi üzemez hale gelirler. Bu bir çeşit hafıza kaybı değildir. Anılarınız kaybolmaz, yine orada, zihninizin içinde dururlar. Kaybolan şey onların her defasında yanlarında getirdikleri duygusal yüktür. Hiçbir anı -eğer ona ilginizi yitirirseniz- kalmakta direnemez; bağımlılığı sürdüren şey anıyla aranızdaki duygusal bağlantıdır. Düşünmeyi kesmek zorunda değilsiniz, sadece ilgilenmeyi kesin. Anılarla ilgilenmeyi bıraktığınızda onların duygusal şarjı boşalır ve duygusal enerjisini kaybeden anı zamanla yitip gider. İlgisizliğiniz sizi özgürlüğe kavuşturacaktır.
Bunu asla unutmayın: gereksiz olan bir acıyı çekmeyi reddetmek, sizin en doğal hakkınızdır.
Zihni eğitmenin ve gereksiz olan bir acıyı çekmeyi reddetmenin en doğal hakkımız olduğunu kabullenmek zaman alıyor.