ÖNCESİ...
23 Mart 2009
ÖRSELENMEK - İLK - 4
ÖNCESİ...
22 Mart 2009
TAZELENMEK
21 Mart 2009
ÖRSELENMEK - İLK - 3
Koltukta salınırken, telefonu çaldı. Açmak istemedi önce... Ayıp olur dedi. Güleç yüzlü adam arıyordu. Şaşırdı görünce.
- Dün akşam aklımdan geçtin. Hayırdır.
- Yarın oralardaysan sana uğrayacağım. Akşam da bir yemek yeriz. Ne dersin.
- Programım yoğun demek isterdim ama tanırsın ki sen beni. Uygunum tabi. Harika olur.
- O zaman 8 gibi alırım seni.
- Nereye gideriz...
- İlla bilmek istersin.
- Uygun giyinmek isterim...
- Sen ne giysen uygun olur.
- Tamam. Görüşürüz yarın akşam.
Kapattı telefonu. Yüzündeki anlamsız gülümsemeyi sevmemişti ama uzun süre silemedi ifadeyi. Peggy Lee - As time goes by çalıyordu. Duruma ne kadar uygun dedi. Mırıldandı şarkıyı. Sallandı bir yandan ve bir yudum aldı şarabından. Şarap gibi gelmezdi meyveli beyaz şaraplar ona. Belki de şampanya kadehini tercih etmek bu sebeptendi diye düşündü. Ucu kırmızı püsküllü kitap ayracının olduğu yeri açtı. Kaldığı son bölümdeki bir kaç satırı bir kez daha okudu.
Kendini nasıl da kapıp koy vermişti bu adama. Nasıl aldanmıştı onca deneyimine rağmen. iyi ki dedi, iyi ki izin vermişim kendime. Kapattı ışığı. Uyuyamadı bir süre...
Limana geldiğinde, kararsız kaldı. Sola yöneldi. Böylece dedi, deniz otobüslerinin köpüklerini görebilirim. Bir çay söyledi çok açık olsun dedi. Kırmızı püsküllü ayracı ile kitabında kaldığı sayfayı okumaya başladı.
Kadın şaşırdı bu benzerliğe. Ayracının püskülüne baktı. Şarabından bir yudum daha aldı. Müziğe kulak kabarttı. Şömineden gelen odun çıtırtısı ve kıvılcımlara takıldı. Adamı düşündü. Yüzündeki anlamsız ifadeyi bir kez daha yakaladı. Yarın olsa dedi. Sabırsızlandı. Saatine baktı. Saçlarına dokundu. Hala nemliydi. Sağa sola savurdu. Patatesler tam istediği gibi olmuştu. Bir iki dilim patates attı ağzına. Bir yudum daha aldı şarabından. Dün akşam okuduğu satırlar geldi aklına. Bu yazar da kara kedi ile bozmuş dedi. Neyse bu seferki sanki biraz daha iyimser bir kara kediydi. Dün geceki satırlardaki kedi neden kötümserdi diye düşündü. Sadece o satırı okumuştu. Kendi yüklediği anlamdan ötürü, kara kedinin bir soruna işaret ettiğini düşündüğünü fark etti. Gülümsedi yazara... Anlam yükleme üzerine güzel hikayeler bekliyordu kendisini. Hoşuna gitmişti bu durum. Döndü tekrar öyküde kaldığı yere. Başladı dikkatlice okumaya.
Devam Edecek... ____________________________ Devam Etti...
ÖRSELENMEK - İLK - 2
Notre Dame de Paris - Belle
Tamamdı işte. Her ilişki denemesinde, yürümeyen her noktada ona dönüyordu kadın, Ali'ye ağlarken Veli'ye ağlar buluyordu kendini. En son yaşadığı ilişkisinde de sevgilisi, sen onu unut sonra beni bul deyip gitmemiş miydi? O gecenin sabahında karar vermemiş miydi, kendine yetmeyi becermek zorunda olduğunu. Bu durumda kendine yetme kasabayla örtüşmüyordu. Geldiği kasaba... Geldiğim kasaba... Kasaba... Kaba saba... Yok yok... Aklına söz geçirdi, saçma sapan kelime oyunları oynamayacaktı. Anlamın peşine düşmüştü. Tesadüflere inanmazdı. Bu satır karşısına çıktığsa mutlaka bir anlamı vardı. Başa döndü. Satırı bir kez daha okudu.
Sonu ona çıkmayan bir aşk yolu arıyordu kadın, geldiği kasabada bulma ümidi o kadar baskındı ki, önünden geçen kara kediyi görmedi.
Aşk yolu aramak dedi. Ben vazgeçtim sanıyorum da vazgeçmiyor muyum aslında. Kasaba dediği kendi ile baş başa kalma durumuysa ve gene de ve yine de bir aşk yolu arıyorsa ve önünden geçen kara kedilerin şanssızlıklara gebe olduğunu fark etmiyorsa.... Bir dakika ya... Kara kedi ne demekti ki bir kere... Kara kedi... Kara... Kedi... Nankör... Adam... Kara nankör adam... Karşıma çıkan kara nankör adam olacak. Ama ben o kadar kendime dönük olacağım ki, aşk yolunu buldum sanıp atacağım ilk adımı. Evet evet, satır bunu söylüyordu.
Karşına çıkana dikkat et. Nankör bir adam olacak. Yeni bir yol zannettiğin şey aslında hep bildiğin hikayelere çıkacak. Bir yudum daha aldı şarabından. Kar iyice hızlanmıştı, tipiye çevirecekti. Şömineye bir odun daha attı. Çıtırtılarını dinlemeyi severdi. Cd çaların tuşuna bastı. Bir fal da orada bakmak lazımdı. Eğer dedi kitap yanılıyorsa karşıma çıkacak adam konusunda, bu parça benim en sevdiklerimden biri olur...
20 Mart 2009
NEFES ALMAK YAŞAMAK MI?
Hayat kendi döngüsünde devam ediyordu da hiç kimse merak ettiğinin peşine düşmüyordu. Merak ettim deniyordu da sanki o merak havada kayboluyordu. Oysa her bir merak ettim, merak edileni buluyordu ve merak edilenin aklına kazınıyordu. Merak eden unutsa da, akıl, merak ettim diyeni unutamıyordu.
Hayat kendi döngüsünde devam ediyordu da hiç kimse kırdıklarını anımsamıyordu. Kırdım kusura bakma deniyordu da sanki kusurlar havada kayboluyordu. Oysa her bir kusura bakma, kusur edileni buluyordu ve kırılanın yüreğine kazınıyordu. Kusura bakma diyen unutsa da, kırılan yürek, kıranı unutamıyordu.
Derken günlerden bir gün; sözler veren, merak ettim diyen ve kıran adam çıkmaya karar verdi kendi içinde bir yolculuğa... Dolanırken kendi hikayesinin zorlu sokaklarında, her her köşe başında bir iz buldu geride bıraktıklarından. Kalbi dayanmadı karşılaştıklarına. İzleri topladı bir avucuna. Ekledi birbirine. Puzzle'ın bir parçası eksik kaldı. Bakındı etrafına bir çiçek gördü yüreğinin dibinde, çevresindeki toprağı kazıdı bir iyice, çiçeğin köklerine gelince, çürümüş insanlığı ile karşılaştı. Bulmuştu puzzle'ın bir parçasını daha ama çok geç kalmıştı. Çiçek güzel gözüküyordu da, yaşayamazdı kökleri olmadan uzun bir süre.
Hayat kendi döngüsünde devam ediyordu da kimse farkına varmıyordu, verdiği sözleri tutmamak, merak ediyorum deyip dönüp bakmamak, bir yüreği kırmak, içten içe çürütmek demekti insanlığını ve insanlığını kaybet ölüme dönmekti yüzünü aslında.
ÖRSELENMEK - İLK
Nasıl bir sona bağlanacaktı ki gene bu hikaye. Dilerim dedi akşam akşam beni üzecek bir hikaye değildir içine girdiğim. Mutlu şeyler okumak istiyordu artık. Mutluluk hissetmek istiyordu sadece. Öyle yorgun ki hayattan… Öyle bıkmıştı ki sahte arkadaşlıklardan, içi boş canımlardan... Kendinden bıkmıştı belki de... Karşısına çıkan her insanı kendi gibi sanmasından yaralanmıştı en çok...
Günler sonra aramaz oldun, işin düşünce arardın arasıra. Ben aradığım zamanlarda da hep işini bahane eder oldun. Sonra ararım demelerin çoğaldı, önceleri bir iki saat sonra arıyordun mutlaka. Git gide ertesine güne sarkmaya başladı sonra aramaların. İnanıyordum sana. İnanmak istiyordum inatla. Yüreğinin iyiliğine kanmıştım bir defa. Kendi yüreğim iyiydi ve yalansızdı ya, sanıyordum sen de öylesine iyi ve öylesine yalansızsın aslında. Gecenin bir yarısı aradığında günlerdir görüşmüyorduk. Özledim seninle konuşmayı dedin. Hiç sormadın nasılsın, iyi misin diye. İlk o zaman fark ettim. Sen bende olmak istiyordun da benim sende olmama katlanamıyordun. Kabul ettim yaptığımız bu sessiz anlaşmayı tek taraflı. Aramadım seni o geceden sonra bir daha. Sen aradığında konuşurduk sadece, susardın bazen dakikalarca. Susardım anlaşmamız gereği.
Bir gün karşılaştık adalar vapurunda. Tanıdım seni sesinden. Öyle dinlemişim senini yıllarca. Yaşlanmıştın ve saçlarına kırlar düşmüştü yer yer. Baktın bana. Tanıdık geldim bir yerden belli ama çıkartamadın beni bir türlü. Ayıp olmasın diye selamlayışın üzmedi desem yalan olur. Ama nasıl sevindim seni gördüğüme. Elimde olmadan izledim seni uzun süre. Elinde telefonun sürekli konuşuyordun birileriyle. İlk adaya yaklaştığımızda inmedin. Nedense sevindim içten içe Büyükada'ya gelişine. Hiç konuşma geçmemişti adayla ilgili aramızda senle.
Adaya yaklaşmak üzereyken kalktın ayağa. Bana doğru geliyordun da görmüyordun beni ben olarak gene. Az önce karşılaştığın bayandım ben senin için. Daha tanıdık bir edayla gülümsedin bu sefer bana. Karşılık verdim aynı nezaketle, bu sefer yüreğimde bir sızı hissettim ince. Peşin sıra kalktım ayağa. Yanaşınca gemi indik önde sen, senin izinde ben. Çıkış kapısında yarı yaşında bir kadın el sallıyordu sana. Kayıtsız adımlarla yaklaştın kadına, öptün yanaklarından. Elimde değildi, izliyordum uzaktan. Öylece baktım peşin sıra. Gözden kaybolunca sen, ben de bindim bir faytona, kalacağım otele kadar bir sigara içtim içime çeke çeke. Odam denizi tepeden görüyordu. Harika bir İstanbul manzarasına uyuyacaktım o gece. Yemeğimi yedim, denizin kıyısındaki lokantada ve müzik dinledim barında. Odama çıktığımda duş aldım ılık ve uzandım yatağa bornozumla. Seni düşündüm, 10 yıl olmuştu neredeyse sadece sen istediğinde, genellikle ayda bir arardın da hiç görüşmemiştik bu süre içinde.
Çok mu yaşlandım, çok mu değiştim diye düşünürken kalktım tekrar ayağa baktım aynada kendime. Evet, yaşlanmıştım da tanınmayacak halde de değildim aslında. Bakışın geldi gözümün önüne. Dalgınlık olabilir miydi tanımayışının sebebi. Hani bakmak ve görmek meselesi… Ama ya ikinci kez selamlayışın… Düşünmek istemedi. Dinlenmeye ve farklı bir 2 gün geçirmeye gelmişti, çok sevdiği adaya. Kiliseye çıkacak, dua edecek ve keyfini çıkaracaktı yalnızlığının. Nereden çıktın ki sen dedi. Yalnızlığımın tam da orta yerinde… 10 yıl önceki anılara gitti aklı. İlk karşılaşmalarına. İlk el ele tutuşmalarına. Kendini nasıl da kapıp koy vermişti bu adama. Nasıl aldanmıştı onca deneyimine rağmen. iyi ki dedi, iyi ki izin vermişim kendime. Kapattı ışığı. Uyuyamadı bir süre...
Kapattı kitabın ilk öyküsünü bitirmeden. Daldı derinlere. Baktı gözün görebildiği en uzak noktaya:
Güleç yüzlü adamı gördü. Modadaki çay bahçesine oturuyorlardı. Adam ilk kez o anda düşmekten korkma sakın, ben hep yanında olacağım dedi. Dönüp öpmüştü bir de yanağıyla dudağı arasında bir noktadan. Adama kanan kendini, en ihtiyaç duyduğu cümle bir çırpıda kulaklarına çarptığında parıldayan gözlerini gördü.
Devam edecek...
_______________________________Devam etti... Fotoğraf / Watching by seanmantey19 Mart 2009
TAVSİYE ÜZERİNE
18 Mart 2009
NEFES
17 Mart 2009
LEŞ KARGASINDA SAKLI OLABİLİR Mİ ANLAMIN SENİN
Anlamadığım bir dilde bir şeyler geveliyorsun kendince…
Dikkatim sende, aramışsın ya koyuyorum seni insan yerine.
İnsanlıktan nasibini almadığını ispatlasan da daha önce
Ben de aptallıktan alacağım ya nasibimi,
Geç oldu diyorum kapatalım bence
Tamam diyorsun gelince konuşuruz göz göze
Hayda... diyorum içimden sessizce
Bir de yuh çekiyorum duyamayacağın bir incelikte
Yarın kaçta yanında olayım diyorsun sinsice
Sanki bilmiyorum ben gelişinin sebebini
Akıllandım ben senin gelmek isteyişlerine
Sen benden git gidebildiğince
Sonsuz uzaklık sınırına yaklaş mesela bir iyice
Arama, sorma, gelme, aklına düşürme sen beni gerekirse
Sen bu gece ölmüş ol bende
Ben mezar yeri bile aramayayım sana
Bırakayım leş gibi ortada
Bir karnını doyuran olur elbet seninle
Yaşarken faydan olmadı şu hayata
Dilerim;
Ölün bir değer bulur leş kargalarının midesinde
Sana karşı hala bir umut besliyorum ya işe yararsın diye
Galiba gerçekten bir aptallık var bende
16 Mart 2009
KEYİFLE, GÜLÜMSEMEYLE, KENDİMLE
E(y)VA(h) MİM
15 Mart 2009
KAPILARIN KAPAN / DILAR
Kapıların vardı aralık
Girdim çoğundan içeri
Ne kapalı olmaları ürküttü beni
Ne de içeriden sızan kara ışık
Giyindim en cüretkâr cesaretimi
Vardım yanına
Paspasın olmak değildi niyetim
Ama senin âdetin
Paspas etmek yaşadıklarını
Gelecek aşklarına
Kapalı kapıları açmak isteyen meraklı kadınlara
Kapandılar aslında
14 Mart 2009
EPANYOL BRETON ve ÇULLUK
şarap eşliğinde kutsayacaklar etimin lezzetini
ne hissettiğini biliyordu da
ne hissettiğini anlamaya çalıştı bir süre
sessiz ve derin bir çığlık attı geleceğine
_______________________________
Fotoğraf
Epanyol Breton
13 Mart 2009
KREDİ
Bir blog arkadaşı yazmamalarıma istinaden demiş ki; “Hayattan dilim parçaları okumak güzeldi,.... Maalesef artık, ne haber var, ne tasarım var....Saat durdu mu diye merak ettim...??? Yazarımın haberlerini bekliyorum.”
Bir cevap yazmış mıydım ? Hatırlamıyorum. Nerden aklına geldi derseniz. Komik ama yazmaya başlar başlamaz kulaklarımda onun sesini duydum.
_________________________________________
Hayatım, çok yakınlarımın bildiği üzere köklü bir değişikliğe uğradı geçtiğimiz aylarda. Önceleri kabullenmek zordu. Çok inandığım bir insanın başka bir yüzünü gördüm. Kendi deyimi ile stratejik bir hata yaparak önce ona olan güvenimi kaybetti. Sonra da biz birbirimizi…
Tahmin edilenin ötesinde;
Sizi üzen aslında dönüp dolaşıp kendinizmişsiniz.
Bu kadar inandığınız için.
Hani her şeyden vazgeçtiğiniz…
“aynısını O da benim için yapardı”ya olan sıkı sıkı bağlılığınız var ya…
Biraz romantik, biraz gerçek dışı, biraz filmlerde olan…
_________________________________________
Artık geçti…
Yeni bir hayat, yeni bir düzen bekliyor şimdi beni.
Daha emin kollarda, daha güvenli…
Hep bildiğim sıcaklıkta…
________________________________________
Evet üzerinden çok geçti... 2,5 yıl önce not almışım bu satırları...
Güvenmemek gerektiğini defalarca kanıtlamış bir insana daha ne kadar şans tanırsınız bu hayatta...
Merak ettim ne kadar krediniz var bu hayatta, sizi defalarca kırmayı başarmış insanlara...
_________________________________________
Fotoğraf / Without you by Daria Endresen
OLUR
Sen bana gelmesen de olur
Sesime ses verdiğinde
Baktığında gözlerime
Anlarım seni dediğinde
Yüreğimi gördüğünde
Düşlerini serdiğinde önüme
Ben anlarım
Niyetin beni sevmekse
Sen söylemesen de olur
12 Mart 2009
BAKIŞ
TUTUNAMAYAN - LAR
Üzerine mi yazılmış bilemedim bu şiir ya da bu şiirimsinin yola çıkış noktası mıdır Oğuz Atay’ın Tutunamayanları pek emin olamadım. Yakın geçmişimden izler çıkıyor karşıma bu aralar. Bana bir şey mi anlatmaya çabalıyorlar acaba… Belki… Şaşkın Kovam Şuşum ütü yapmak istemeyince geçmişe kısa bir yolculuk yapmış. Açmış zamanda yolculuk kutusunu, bu şiiri bir de entel dantel dediği yazıyı bulmuş. Şiiri üşünmemiş yazıp maille göndermiş. Yazı uzun olduğundan görüştüğümüzde verdi bana. KİMDE KİM? adıyla yayınlamıştım daha önce. Şiirin parçalarını kullandığım bir de öykümsü vardır: BEKLEMEK...
I.
dudaklarımdan alnınıza bir öpücük...
sizi yakan, cehennemi yaşatan
(cehennemi hissetmektir
yaşamı yaşam yapan.)
durdurmanız imkansız
her noktanıza her duyunuza ulaşacak
siz ulaşamadıklarınızı anımsayıp öyküneceksiniz
meraklanmayın
sabırlı olun
sınırlarınızı çizin:
dudaklarınızda bir terleme, bir telaş
kendinizi zor tutuyorsunuz
sınırlarını bilenlerin şiirindesiniz bu sefer.)
II.
öpün
öptükçe bir sevgiyi büyüttüğünüzü bilin
gözlerinizle dudakları, dudaklarınızla alınları
ELLERİNİZLE YÜREKLERİ ÖPÜN.
(s e v g i l e r.. b ü y ü t ü l m e k.. v e.. p a y l a ş ı l m a k.. i ç i n.. v a r d ı r.
III.
ben başlattım
size sadece büyütmek kaldı sevginizi.
IV.
paylaşın
paylaşın ki sevgi büyüsün
büyüsün ki paylaşım artsın
önemi kalmaz büyütmüş olmanızın
sevginizi paylaşımsız ortamlarda
unutmayın PAY-LA-ŞIM.
bu önemli, bu çok önemli
şimdilik hoşçakalın...
11 Mart 2009
DEDİĞİM GİBİ...
Sizi bilmem ama biz hiçbir şey olmamış gibi davranamayacağız farkına varmadıkça...
10 Mart 2009
MÜHÜR
_______________________________
Fotoğraf / Autumn blues by -Thomas C.
KARARSIZ HASTA ADAMA
Gördüm ben bir kere güneşin yüzünü... Karartamaz artık beni tek bir mammatus bulutu... Bahara gel dedim geldi. Aşka gel diyorum ne zamandır. Güneş ışınları haberini verdi. O da gelecekmiş yoldaymış.
_________________________________________
Fotoğraf / A Fresh New Rain by Joseph Dannels
BAZI SESLER
Gitsem mi?