Sırt çantam elimde, içine konacakları ayırmışım gün evvel ama gene de gözüm sağda solda. Özenle yerleştiriyorum; incecik bir yağmurluğu, kolları uzun bir tişörtü, şort olabilen pantalonu... ah keşke sandalet olabilen bir botum da olsaydı, onun yerine yağmuru seven spor bir ayakkabı alıyorum yanıma, sandaletler ayağımda; onlar güneşin aşığı. Ne olur ne olmaza hazırım: İlk yazın narin ve sevdalı gelinciğinden, kasımın yabani ve gene de sevdalı patına dönüş(tür)ecek hazan mevsiminde bir gezginim.
El çantamda; pembe kumaş kaplı defterim, yol kelimelerini yazmak için kısa, dolgun, gümüşi kalemi de yanında. Fotoğraf makinası da aldı yerini, detayları çekip saklamak ve gelecek günlere geçmişin anılarını anlatmak için oldukça sabırsız. Bir-iki kitap yanımda, yol(culuk) arkadaşı olmaya hevesli. Bir mp4, geceye ninniler söyleyecek belli. Bildiğim bir yolun tekrarındayım, daha çok aşk gibi, o nedenle de ilk sefermiş gibi; kanatsız bir kelebek içimde bütün bir yol dans edecek sanki.
Gidiyorum. İçimdeki çoşku hangi kelime ile tanımlanır henüz bilmiyorum... Gidiyorum, içimin yağmurunu güneşe dönüştürmek için... Gidiyorum, güneşli hallerimin yer yer yağacağını bilerek. Anlayacağın, gidiyorum aşka aşkla, ve biliyorum, günlerce yitip gitmeyen, yeni çekilmiş bir kahvenin buram buram kokusuna saklanmış yakıcı bir hasretlik var ucunda; 'hazır ol'da beklemekte anını ama korkmuyorum, ne olur beni anla. Gidiyorum, yüreğime yenik düşen aklım bir karış havada. Bana öyle garipseyen gözlerinle bakma. Hem sen bilir misin aşka düşmeyi, yanmayı mesela ve aklını kesip atmayı bir anda. Sadece yüreğine bırakmayı bütün kararları. Ama aklın işi bu, gelip karışmasa olmaz. İç sesin o senin, yüreğini yoluna koyacak olanın. Yürekli kararlar almanı sağlayacak ve aşkı(nı) ölümsüzleştirecek olanın. Ama akıl iki yarı; biri şeytan, oturtur seni sofraya, yüreğine değmeyen, değmesini istemediğin ne var, tadına baktırır birbir. Diğer yarı, bir melek. Onun kanatlarında dünyan bir başka güzel, bir başka kırmızı, bir başka parlak. Kavgalı iki yarın; aklınla yüreğin, gözlerinle sözlerin, olması gerekenle oldurmaya niyetlendiğin... Hep kavgalı... Aşk, biraz da dövüşmek değil mi?
Hem sen anlatsana bana... Aşk; açarken solmak, solduğun vakit yeniden açmak, değil mi... Aşk; dönüşmek pır pır uçan bir kelebeğe ve köklü bir ağacı dönüştürmek bembeyaz hafif bir buluta, değil mi... Aşk; giderken dönmek, dönerken koşmak, değil mi... Aşk, aç kollarını ben geliyorum diye bağırmak isteyip de, dudakta bir gülümseme ile havada asılı kalmak, değil mi... Aşk, pırıltılı bir yeni yetmenin gözleriyle sevdiğine zamansızca, uzun uzadıya bakmak, değil mi... Aşk, bunların hepsi, ayrı ayrı her biri ve aslında hiçbiri, değil mi...
Eğer öyleyse sevgilim,
kahverengi gözlerinin huzurlu derinlerinde bekle beni,
yoluna çoktan çıktı yüreğim,
dudağımda saklı bir gülümseme...
bekle, geleceğim.
Görsel
ben de ben de ben deeeee
YanıtlaSilevde kaldım bu tatil
çocukken hep en iyi arkadaş kitap derlerdi. bunu artık anladım :))
YanıtlaSilne güzel anlatmışsın aşkı. bize söyleyecek söz bırakmamışsın. günün birinde kitap yazarsan en sıkı takipcin benim:)
yolun aşk olsun...
Aşk: Tanımı en ucu açık cümle...
YanıtlaSilYüreğine sağlık, aşka uçuşan saçlarını sezinledim yazını okurken...
e be handanım, atlayıp gelseydin ya. eylül pek yakışmıştı egenin mavi rüzgarına.
YanıtlaSilah canım stuvenim, kitap yazmak kimmm, ben kim. o birikime, hayal gücüne ve sabra erişmek için kırk fırın ekmek yemem lazım ama beni oralara yakıştıran yüreğine teşekkür ederim. kocaman öperim. aşk hep bizde olsun derim.
YanıtlaSilaşk elifim, her dilde yeniden bulur anlamını ve her yürekte. o yüzden de senin de dediğin gibi ucu hep açık bir cümledir aşk.
YanıtlaSilve saçlarım, egenin mavi rüzgarında aşkla uçuştu mu bilmem ama aşkla koklandı...
öperim...