Hani bilirsin ya, söylenemeyendedir söz ve kurur nefes... Ve yutkunursun ya; boğazında bir düğüm... Yüreğinde bir sıkışma olur ya hani... Sen söylemeden o anlasın istersin ya... Yepyeni kelimelerle kırmak istemeden, ama bilerek en olmadık yerinden kıracaktır söz, konuşursun ya susa susa. Sığınırsın ya seni rahatlatacak olana; uykuya, içkiye, sokağa, kadına, adama, barlara, berduşlara... Sığındım sanırsın aslında... Sonra yine güneş doğar, hani bilirsin ya...Ve sözü söylemek için vakit gitgide daralır, daralır bir ip gibi sıkar ya... Sıkışan yürek, atmaz artık sanırsın ya... Ve hiç olmadık bir zamanda, hiç olmadık bir kelimeyle söylenemeyeni kusarsın ya: işte o anda hiç olmadık bir yerden vurur hiç istemediğin halde kırarsın ya avucunda ürperen serçenin kanadını bağırta bağırta.
Onca zaman söylenemeyenin ağırlığıyla, bir sarkaçtır artık o söz akılda. Zaman içinde, hele bir de yıldız varsa koyusunda saklı gökyüzünün, bütün karalıklara inat parlıyorsa buradayım diye avaz avaza... Gözyaşı bu, tutamazsın. Bazı sözlerin, kendine verilmiş olsa bile, yerine getirilemeyeceğini bir kez daha anlar, yaranın kabuğundan bir parça koparırsın.
O susaşta saklıdır ilk yangının yükselen kızgın alevi... Karşılıklıdır artık susuşlar ve sessizlik delip geçer zamanı bir bıçak gibi ya da ne bileyim bir şiştir mesela, kızgın ateşte kor... Dağlanır yürek, o sessizliğin içine çöker bir akkor... Hep aşktan yanacak değil ya... Ayrılık da yakar yüreği, aşktan öte, aşk gibi, hani bilirsin ya.
Böyle geceler- uykusuz gözlerde yaş- kavuşmaz ya sabahlara... Söylenemeyenler gelir dilinin ucuna, kurudur nefes, çıkmaz ya bir ses. Kendi duvarlarında sıkışıp kalır ya yürek... Bir düğüm boğazında... Bir ip elinde... Sıkar da sıkarsın ya yüreğini atmayıncaya dek... Boğulan yürek, atmaz artık sanırsın ya... Hani bilirsin ya dostların dilinde avuntu niyetine asılı kalır bir kaç söz, sanırsın ya zaman ilaç gibi gelecek. Ama bilmezsin; zaman durur tam da o anda inadına. Akrep küser yelkovana...
Durdu zaman, hem de hiç olmadık bir anda.
Mayıs 2010 / Tut Ellerimi
Eylül 2010 / Evrenin Dünyası
Eylül 2010 / Evrenin Dünyası
Bugün bu yazı tam da zamanında beni yerle bir etti.
YanıtlaSilSanırım söz kırdı... Kırıldığını bilmeme rağmen üstelik hala yüreğim durmuş değil. ):
durmaz ki yürek elif, kırsa da kırılsa da bilmez ki sözü dinlemeyi, atmamayı beceremez ki, işi bu atar yürek bazen parçalansa da.
YanıtlaSilBir sözüyle nefes aldığını hissediyorken, bir söze kırılmamasını beklemek bencillik olur sanırım.
YanıtlaSilsanırım elif... sanırım bencillik olur.
YanıtlaSilhep bilip de söyleyememek gibi, hep beklemiyorum diyerek gözü yollarda beklemek gibi.
YanıtlaSilertelediğimi hissettim yine yeniden ...
hep telefonun çalmasını isteyip, çaldığında koşmamak gibi... çalmadığında dönüp dolaşıp ahizeyi kaldırmak gibi...
YanıtlaSil