Günlerden bir gün...
Uzaktaki dağların tepesindeki karlı sevdaları düşlüyorum. Balkonumdan görülen manzaranın ihtişamı, yüreğimdeki yalnızlığa kafa tutuyor. Kalabalık ailelerin o şaşalı pazar keyiflerine özeniyorum. Dayımla teyzemin yaşadığı çocukluğumun bayramları geliyor aklıma. Dalıyorum düşlere...
Sonra, günlerden bir gün:
Uzakta çok uzakta bir evin bahçesinin mangaldaki etlerinin kokuları dağ kekiklerinin kokusuyla dans ederek geliyor burnuma adeta. Telefonun sesine irkiliyoruz. Babam "ama dağdayız..." ... "eee gelin tabi, akşam mangal yaparız" diyor ve yolu tarif ediyor. Aile dostlarımız geliyor. Mutluyum... Bir kez daha beni duyuyor. Yakınım ya ondan herhalde diyorum. Kafamı kaldırıp buluta bakıyorum. Teşekkür ediyorum. 1-2 saat geçmiyor, şen şakrak bir coşku oluyor evin içinde, bahçede... Mangal hazırlıkları için herkes bir görev alıyor. Salatalar, etler, yakılacak ateş, bahçeden toplanacak biber domates görevleri birbir dağıtılıyor. En güzelini ben alıyorum. Karabaşla oynamak, boğuşmak ve sonra ona yemeğini verip yemek için masaya oturmak...
O sıra telefon çalıyor. Babam; "ama dağdayız..." ... "eee gelin tabi, mangal hazır" diyor ve yolu tarif ediyor. 1 saat sonra masaya sığacak mıyız diye bakınırken buluyorum bizimkileri: 11 kişi olduk diyor annem. Arka bahçedeki masayı kullanalım. Bir ses güne damgasını vuruyor. "2 idik 3 olduk, 3 idik 5 olduk, 5 idik 7 olduk, 7 idik 11 olduk..."
Hepimizde bir neşe... Mangalın kokusu dibimde. Ben eriğin dibinde. Erik adamın dibinde, bira adamın elinde... "Ah hayat sen ne keyifsin çoğu zaman..." Başımı kaldırıyorum akşam serinliğine, ahlata bakıyorum. Ahlata gülümsüyor ve teşekkür ediyorum. "Hayat bugünlerde seni seviyorum."
Bazen öyle şaşırtıyorsun ki; bizim karabaşın hatun doğum yaptı 2 gün önce, adamı eve almıyor. Karabaş napsın, nerede bir serinlik gidip kendini oraya atıyor. Nice sonra hatun kişisi gelip karabaşı kontrol ediyor. İki kokluyor, bir sırnaşıyor ve o sırada yavrularının durduğu yerdeki kapının ağırca rüzgardan kapanışına kulak kabartıp, dört nala yavrularına koşuyor, karabaş yarım kalan keyfi ile çamın altındaki gölgede düşlere uzanıyor. Masadan bir kahkaha kopuyor: Annelik ve babalık üzerine, şakalaşmalar alıp başını gidiyor.
Mangal hazır çanı çalıyor; bir telefon da beraberinde... Birden mangalcı elindeki maşayı bırakıp, telefonuyla uzaklaşıyor. Beklenen kötü haber geldi. Gece karanlığı çökerken, sessizlik her yeri kaplıyor. Ne karabaş, ne hatun, ne de mangaldaki kordan çıt çıkmıyor. Koca kara mangalcı sarsıla sarsıla ağlıyor. Çatal ellerden düşüyor, yüzler, neşe, keyif... Hepsi tek tek düşüyor. Koca kara mangalcı gözyaşlarını üzerine siliyor. Masada herkes birbirine bakıyor, sonra eğiyor kafaları hayata bakıyor.
Hayat diyorum bazen ne acımasızsın...
Ahlata bakıyorum, yoksun, bulut çoktan gitmiş zaten, ayı görüyorum hilal: Uzun uzun bakıyorum, uzun uzun susuyorum.
Teşekkürlerimi geri ver diyorum: Hiç yakışmadı böyle bir geceye ölüm, ama hiç...
Ben seni yatağın baş ucunda
YanıtlaSilHep bir adım gerisinde düşlüyorum
Bense o yatak odasının hemen dışında
Hep bir adım gerisinde bekliyorum
Ölümde böyledir
O evin hemen dışında
Bir adım gerisinde bizi bekler
Hayata nasıl baktığımızla ilgilidir hissetmiş olduklarımızın üzerimizdeki yoğunlukları. Hep bir adım geride, daha geniş boyutludur pencerelerimiz. Zaten hayat denen ukaladan çıkardığımız sayfalar dolusu anlamlarda buradan türevlidir. Hep bir adım gerisindeyiz yaşamın. Tek gerçekliğimiz durduğumuz yerlerin üzerimizde yarattığı farklılıklardır.
Ne diyebilirim.
Yaşam bu
Sürecek
Biz hep bir adım geride
ölüm bir adım gerimizde...
YanıtlaSil"ölüm, seni bulduğunda sen orada olmayacaksın.." korkmana ve üzülmene gerek var mı?
YanıtlaSilölüm, yaşamın süregiden bir deşik hali..senden türeyecek olanlar sana benzemesini bekleme, zira sen tükettiklerine benzemiyor sun ki..
Ben, ayrılıkları kafaya takmışımdır..ölüme değil..caresi vardır, ama yakalayamazsın o buluşma anını tekrar..
ölüm de bir ayrılık hali değil mi?
YanıtlaSilölümde acılı bir tükeniş, ayrılıkta acılı bir bekleyiş saklı..
YanıtlaSilbeklemek, beklediğinin beklendiğini bilmemesi acı değil mi?
bence çok çaresiziz ölüm karşısında,çünkü insan ne olursa olsun,gitmek istese de gidemiyor gidenin ardından.birdaha tamamlanmayacak bir boşlukla kalakalıyor.hiç bir olmuyor.
YanıtlaSiloff be hayat!
tükeniş de bekleyiş de bir yere kadar gibi gelir bana volkan... hayat devam ediyor bir şekilde...
YanıtlaSilevet, bir olmuyor y.ama volkana da yazdım ya ve hep derler ya hayat devam ediyor.
YanıtlaSil