Günün her saatini, haftanın her gününü, yılın her ayını severim. Ama yine de, sabahın erkeni, pazar gününün tatlı telaşı, Nisan ayının yağmurları bir başkadır benim için. Geçtiğimiz pazar da öyle oldu. Günün ilk ışıkları ile açtım gözümü. Yüzümü bile yıkamadan gittim fırından çıkmış ekmeğin kokusunu koklamaya. Arkamdan adım adım beni takip edenden önce ürksem de dostça tavrına verdiğim kaçamak bir gülüş ile ısınıverdik birbirimize. Bir kulağında küpesi, siyah beyaz kostümü ile sokak modasını yansıtan havası yetip de artmıştı bile onu sevmeme. Hele o bakışları...
Yürüdük beraberce, ben laf attım, o ses verdi, O gelip dokundu ben gülümsedim. Sahipleniverdik yol ortasında birbirimizi. Ekmek fırınına yaklaştıkça aldı beni bir telaş, ya peşimden oraya da gelmeye kalkarsa... ya içeri girmek için inat yaparsa... gelmedi... haddini bildi, kapıda ben alışverişimi tamamlayıncaya kadar bir patisi diğer patisinin üzerinde, ara ara gözlerini kaldırıp bana bakarak alışverişimi tamamlamamı bekledi.Ona aldığım sosisli kaşarlı pideyi bir kağıt üzerinde, kaldırımın iç tarafındaki bitkinin yanına bıraktım, bir iki koklayıp peşimden koşarak geldi. Dönüş yolu boyunca kah önümden koşturdu, kah yanımda benle kaldırımları adımladı. Yol ayrımına geldiğimiz vakit, önümde durdu, gözlerini gözlerime dikti. Uzun uzun baktı. Teşekkür eder gibi bir hali vardı. Önümden koşar adım karşılaştığımız köşeye doğru hızla koştu. Beni bekledi. Bir fotoğrafını çekseydim bari dedim... hemen dört ayak üstünde poz verdi. Beni apartmanın kapısına kadar takip etti. Bahçe duvarının sol yanına işaretini bıraktı. Ben kapıdan girer girmez yoluna devam etti. Bu kısacık ama sımsıcak yolculuğu başlatansa bir cümleydi:
Eve girdiğimde, sıcak yatağın büyüsüne kapılmamak için kendimi mutfağa attım. Aldıklarımdan - küçük ekmekler- birer sabah kahvaltısı sandviçi hazırlamaya koyuldum. Önce beyaz peynirleri dilimledim. Yıkadığım, otları kuruladım. Domatesleri de dilimleyip, aşkla hazırlığımı tamamladım. Yanımıza almak için birer kap meyve salatası için hazırlığa giriştim: ananas, muz, elma, armut, kiwiyi küp küp kestim. Portakal suyu ile hazırladığım sosu üzerine boca ettim. Bir güzel karıştırıp birer kişilik kilitli kaplara pay ettim. İki kişilik piknik çantasına, kişisel çay termoslarımızı da dikkatlice yerleştirdikten sonra, yanağıma konan teşekkür öpücüğü ile yola çıkmaya hazırım dedim. Gülümseyen bir çitf göz, söz oldu: "ben de..."... işte o anda dışarıdaki soğuk ısınıverdi. buzlar çözüldü... güneş içime kollarını uzattı. yüzüm yenilendi... enerjim coştu. Haklıydım, ben pazar günlerini bir başka seviyordum.