Kadın sabahın ilk ışıklarına gülümseyerek MERHABA dedi.
Yeni bir gün başlıyordu gene.
63 yıldır hep umutla kalkardı yataktan da sonra ne olurdu bilemezdi.
Gün uzarken geceye, umut da onla mı giderdi anlayamazdı.
Yeni bir gün başlıyordu gene.
63 yıldır hep umutla kalkardı yataktan da sonra ne olurdu bilemezdi.
Gün uzarken geceye, umut da onla mı giderdi anlayamazdı.
Kontrol günüydü bugün. Sevmezdi kontrol günlerini.
10 yıl önce kalbi teklediğinde; doktor: "üzmeyeceksin bu kalbi, canın sıkılmayacak ona buna" demişti
"Dikkat edeceksin. Seni sevenlerle mutlu olduklarında beraber olacak gerisinden uzak duracaksın" demişti.
Daha 40’larında bile yoktu doktoru. Önemli başarılara imza atmış yakışıklı, bekar bir adamdı.
Ne de çok kızmıştı genç doktora. Ne yaşadın ki sen diyecek oldu, sustu.
Ne çok korkmuştu ölümden o gün.
Ne de çok kızmıştı genç doktora. Ne yaşadın ki sen diyecek oldu, sustu.
Ne çok korkmuştu ölümden o gün.
Kızı daha yeni evlenmişti. Torununu göremeyecek miydi?
Damadı sevememişti. Bir zeka pırıltısı yoktu genç delikanlının bakışlarında.
Durgun bir hali vardı ama kızı sevmişti bir kere genç adamı. Evlendikleri gün de aynı temennide bulunmuştu: Yeter ki mutlu olsunlardı.
Heyecanlarına yenik düştüğü 30’lu 40’lı yaşlarını anımsadı.
Ne hareketliydi. Ne neşeli.
Düşer düşer ayağa kalkardı.
Şimdi öyle miydi?
Ne de olsa kaç yangın geçti bu yürekten, kaç yara aldı ruhum diye düşündü.
Arkadaşlıkları, para sıkıntıları, sosyal çevresi, ailesi, kız kardeşi, çocukları, eşi, abisi
Kimler kimleri çağrıştırdı...
Radyoda çalan şarkı ile kadın hayallere daldı...
Beni bana bırak giderken, başka bir şey istemem ayrılırken
Bana bir tek beni bırak ne olur
Gerisi senin olsun
Sanma ki senden, senin uğrana verdiklerimden
Geriye bir şey isterim sen ayrılırken
Sanma ki senin için yaptıklarımın hesabı sorulacaktır senden
Kim kimin için yazmıştı acaba diye düşündü.
Bu şarkıyı bilmezden önce kendisine yazılan cümleyi hatırladı.
Gözyaşına karşılık yazılan o uzun mektuptan arda kalan tek cümleyi
Beni bana bırak ben seni sana bıraktım.
Adamı düşündü, biliyor muydu acaba bu şarkı sözünü.
Kendisi ile konuştuğunu fark etti: “aslında hepimiz insanız; aynı duygularla yoğruluyor aynı hislerle boğuşuyoruz.”
Damadı sevememişti. Bir zeka pırıltısı yoktu genç delikanlının bakışlarında.
Durgun bir hali vardı ama kızı sevmişti bir kere genç adamı. Evlendikleri gün de aynı temennide bulunmuştu: Yeter ki mutlu olsunlardı.
Heyecanlarına yenik düştüğü 30’lu 40’lı yaşlarını anımsadı.
Ne hareketliydi. Ne neşeli.
Düşer düşer ayağa kalkardı.
Şimdi öyle miydi?
Ne de olsa kaç yangın geçti bu yürekten, kaç yara aldı ruhum diye düşündü.
Arkadaşlıkları, para sıkıntıları, sosyal çevresi, ailesi, kız kardeşi, çocukları, eşi, abisi
Kimler kimleri çağrıştırdı...
Radyoda çalan şarkı ile kadın hayallere daldı...
Beni bana bırak giderken, başka bir şey istemem ayrılırken
Bana bir tek beni bırak ne olur
Gerisi senin olsun
Sanma ki senden, senin uğrana verdiklerimden
Geriye bir şey isterim sen ayrılırken
Sanma ki senin için yaptıklarımın hesabı sorulacaktır senden
Kim kimin için yazmıştı acaba diye düşündü.
Bu şarkıyı bilmezden önce kendisine yazılan cümleyi hatırladı.
Gözyaşına karşılık yazılan o uzun mektuptan arda kalan tek cümleyi
Beni bana bırak ben seni sana bıraktım.
Adamı düşündü, biliyor muydu acaba bu şarkı sözünü.
Kendisi ile konuştuğunu fark etti: “aslında hepimiz insanız; aynı duygularla yoğruluyor aynı hislerle boğuşuyoruz.”
Oysa adam onu alsın kendine götürsün istemişti.
Özdemir Asaf'ın da dediği gibi.
NOKTASIZ (*)
Biri gelir sorarsa
Sana beni sorarsa
Gitti der misin
Gittiğimi söyler misin
Gidiyorum ben sana
Benimle gider misin.
Adamı gülümseyerek düşünmesi kadını düşündürdü.
Yaşanmışlıklarına sığdırdıkları duygular gelince aklına, gözyaşına söz dinletemedi.
Adam en çok buna kırılmıştı, incilerini adamın yüreğine bu kadar kolay bırakıvermesine.
Ağlamazdı adam, öfkeye dönüşürdü gözyaşları.
Sevmezdi hüznünü paylaşmayı. Saklardı kendini kendine, hüzün yüreğine hapsolurdu.
Adamı hiç öyle görmemişti hatta düşünmemişti.
Kadın şiirleri ezbere bilmezdi, baş ucu kitabı yapar fal bakardı şiirlerden kendine.
AĞLAMAK (*)
Ağlamak
Unutmak kadar kolaydır inan
Sevin ağlayabiliyorsan
Sevin ağlıyorsan
Gül ağlayabiliyorum diye
Gül ağlıyorum ağlaıyorum diye
Sana bir şey yapamam
Ağlayamıyorsan
Heybetli bir adamdı. Güzel bir yüzü kocaman elleri vardı.
Kendi ellerine bir daha baktı.
Sahi ne de küçük kalmıştı elleri adamın avucunda.
Gülümsedi.
Ellerini severdi kadın. Tırnaklarını.
Kırışlıklarına baktı.
Kum tanelerini tutmaya çalışırken ki hallerini anımsadı.
Nasıl da güçlü, nasıl da inatçı elleri vardı.
Şarkı sözlerini mırıldanırken,
Kum tanelerinin bıraktığı kırışıklıklara baktı.
Beni bana bırak giderken başka bir şey istemem ayrılırken
Bana bir tek beni bırak ne olur
Gerisi senin olsun
Adamın zekasına bir kez daha hayran kaldı.
Ne de olsa ya ayrılmayacak ya da rakip olacaklardı.
Adam son hamlesini çok zekice yapmıştı.
Kendi ellerine bir daha baktı.
Sahi ne de küçük kalmıştı elleri adamın avucunda.
Gülümsedi.
Ellerini severdi kadın. Tırnaklarını.
Kırışlıklarına baktı.
Kum tanelerini tutmaya çalışırken ki hallerini anımsadı.
Nasıl da güçlü, nasıl da inatçı elleri vardı.
Şarkı sözlerini mırıldanırken,
Kum tanelerinin bıraktığı kırışıklıklara baktı.
Beni bana bırak giderken başka bir şey istemem ayrılırken
Bana bir tek beni bırak ne olur
Gerisi senin olsun
Adamın zekasına bir kez daha hayran kaldı.
Ne de olsa ya ayrılmayacak ya da rakip olacaklardı.
Adam son hamlesini çok zekice yapmıştı.
Zaten aşık olduğu zekası değil miydi?
Nasıl da ustaca ve bilgece cevaplar verirdi bana diye düşündü.
Nasıl da zorlardı beni. Zaten en çok da zorlayışını sevmişti.
Nasıl da ustaca ve bilgece cevaplar verirdi bana diye düşündü.
Nasıl da zorlardı beni. Zaten en çok da zorlayışını sevmişti.
Gözünde bir anı belirdi yüzünde bir gülümse.
Utandı bu yaşta adamla uyanışına.
Bedeninin o günkü gibi yanışına.
Adamın koca ellerini hissedişine.
O ellerin bedenini sarışını hatırlayışına öfkelendi.
Nasıl da izin vermişti.
Hayat dedi nereden alıyor nereye getiriyor.
Hayal koridorlarında yolculuğu devam ederken radyoda anons geçti.
Saat 9 haberlerine kulak kabarttı. Bu memleketin hali giderek kötülüyor dedi.
Güne geç kalmanın heyecanıyla yataktan kalktı az sonra torunu gelecekti.
Allahtan torunu kendisi gibi hareketliydi, zekası gözlerinden fışkırıyordu.
Şimdi fırtına gibi içeri girer “Anane sadece bu kadar mı hazırlık yaptın” diye azarlardı.
Sonra kucağına atlar, sımsıkı sarılırdı.
"Özledim seni, kokunu..." derdi öperdi.
Kokuya önem verirdi.
Daha küçücüktü
"Ananen nasıl kokuyor?" diyenlere
"Temiz" derdi.
Utandı bu yaşta adamla uyanışına.
Bedeninin o günkü gibi yanışına.
Adamın koca ellerini hissedişine.
O ellerin bedenini sarışını hatırlayışına öfkelendi.
Nasıl da izin vermişti.
Hayat dedi nereden alıyor nereye getiriyor.
Hayal koridorlarında yolculuğu devam ederken radyoda anons geçti.
Saat 9 haberlerine kulak kabarttı. Bu memleketin hali giderek kötülüyor dedi.
Güne geç kalmanın heyecanıyla yataktan kalktı az sonra torunu gelecekti.
Allahtan torunu kendisi gibi hareketliydi, zekası gözlerinden fışkırıyordu.
Şimdi fırtına gibi içeri girer “Anane sadece bu kadar mı hazırlık yaptın” diye azarlardı.
Sonra kucağına atlar, sımsıkı sarılırdı.
"Özledim seni, kokunu..." derdi öperdi.
Kokuya önem verirdi.
Daha küçücüktü
"Ananen nasıl kokuyor?" diyenlere
"Temiz" derdi.
Duştan çıktı kapı çaldı. Derken başladı yaşam kendi rutininde dönmeye.
Kahvaltı masası günün telaşını yaşarken, kadın şarkısını mırıldandı.
Beni bana bırak giderken başka bir şey istemem ayrılırken
Bana bir tek beni bırak ne olur
Gerisi senin olsun
Kahvaltı masasından izinle kalktı.
Odasına dönüp kafasını kurcalayana bir fal baktı:
KALAN (*)
Bir şey kaldı gecelerden birinde senden.
Öncesinde bilinmemiş birşey,
Silinmez bir ses gibi giden..
Kelimelerden büyük, kelimelerin içinde,
Bir şey kaldı senden
Yaşamalar'ın arasında kaçamaklı.
Veriliş rengi başka, alınış rengi başka..
Söylemeye vakit kalmadan
Dudakların altına bırakılmış bir şey.
Karanlıkların tam ortasında bir kırmızı nokta..
Gözlerce pırıl pırıl, ellerce saklı.
Bir şey kaldı, bir denizin kıyısında senden,
Bakışlarla yüklü, söylemelerle sessiz..
Seninle dolu, seninle sensiz bir şey..
Arandıkça bulunmamış yıllar yılı,
Bulundukça aramaklı.
____________________________
İlk yayın tarihi: Eylül 2008
(*) Özdemir ASAF
Şarkı söz - müzik: Mehmet Teoman
Roman gibi..Her cümlesi bir roman..Kaç yangın geçti bu yürekten,kaç yara aldı ruhum..Ve radyodaki şarkı..Beni benimle bırak..Şarkı diil ama yazın beni benden aldı sevgili Evren..Tekrar tekrar okuyup, sayısız yorum yazabilirim... sevgilerimle..
YanıtlaSilYAZMIŞTI EBRULİ BUGÜN BU POSTU GİRDİĞİMDE TEKNİK BİR ARIZA NEDENİYLE YAZIYI TEKRAR GİRİNCE DE YORUM UÇTU...
Her sözcüğü yerini bulmuş, öykü tadında çok güzel bir yazı okudum, mutlu oldum bu sayfada. İyi ki uğramışım. Teşekkürler...
YanıtlaSilsevgili ebruli ve aysema;
YanıtlaSilteşekkür ederim övgü dolu sözleriniz için...
sevgilerimle...
Tüm sevdiğimiz yazılara geri dönülüp okunurya... öyle işte...
YanıtlaSil