18 Ekim 2009

AYNADAKİ YANSIMA




Sabah erkenden kalktı yataktan, yağmura inat sahile inip yürümek istedi. Sevdiği adamın sıcağından çıkmak istemedi önce ama, rahat durmayıp onu uyandıracağını da biliyordu. Yanağına küçük masum bir öpücük verdi ve sessizce hazırlanıp, köpeği de alarak sahil yoluna inen köşe başına geldi. Başını geriye doğru çevirip baktı, gülümsedi... Yol boyu yağmura direnen kır çiçeklerine baktı... Islakken de kuruyken de ayır ayrı güzel olan hallerine... Çiçekleri severdi; en çok kır çiçeklerini, papatyaları ve firezyaları ama illa beyaz olanları...  Sahile indiğinde, yağmura inat, bulutların arasından göz kırpan güneşi görür gibi oldu bir an. Yakamozlar yoktu bu sabah ama gökyüzü görülmeye değerdi. Işık hüzmelerinin büyüsüne kapılıp, türlü çeşit hayaller kurardı insan, öylesine büyülüydü gökyüzü...


Az ilerdeki, henüz açılmamış çay bahçesinde soluklanmaya karar verdi. Köpeği saldı ve bir sandalyeye oturup hayallere daldı: Bir tren yolculuğu, özellikle de Avrupayı trenle gezmek ne keyifli olurdu, zaten adamın da en çok istediği bu değil miydi... Ne çok konuşurlardı üzerine... İkisi de sokak aralarında yürümeyi severdi... Ellerinde fotoğraf makineleri, havanın durumuna göre giyinilmiş rahat ama şık kıyafetler... Arada çocuk halleri ile sataşmalar... Aklı o yolculuklardan birinde yapılmayı bekleyen başka bir hayale doğru yol alırken, köpeğin havlamalarını duydu...

Nasıl da şımarıyordu onu sevene; adam yüzünde kocaman bir gülümseme ile yaklaştı ve öptü... Bensiz bu sahilde kaparlar seni, öyle güzel gözüküyorsun ki... Adam kadına sarılınca bir sıcaklık yayıldı bedenine... Üşümüşüm dedi kadın... Adam kimi düşünüyordun öyle dedi, dalmıştın.. Kadın hayallerimizi dedi... Tren yolculuğunu kaçırdım mı yoksa dedi adam sıcacık bir keşke hissedildi sesinde... Kadın evet ama araba yolculuğu duruyor daha dilimin ucunda... Adam, masal tadında anlatırsın şimdi bıraksam saatlerce dedi... Gülüştüler ve şakalaşarak, oynaşarak sahilde yürümeye devam ettiler... Nerden başlayacaktı senin bu araba yolculuğu dedi adam kadına, kadın her seferinde değiştiyorum diye soruyorsun ama bu sefer artık karar verdim: Edirneden... Yahu bir turun Edirneden başlaması için senin ya da benim kentimden bir yola çıkış olması gerekmiyor mu, bir sabah mucizevi bir şekilde uyanacaz sanki Edirne'de... Neden olmasın, hayal bu dedi kadın ve başladı koşar adım hoplaya zıplaya mutlulukla dans etmeye... Bahçeli bir evde yaşama hayalini kurduğu günler geldi aklına... Bir sabah uyanmıştı ve bahçeli bir evdeydi, hem de sevdiği adamla... Demek ki dedi, hayallar gerçek oluyormuş... Hayalleri gerçek kıldın ya diye bağırdı uzaklaşırken adamdan...

Eve dönüş yolunda, içini bir sıkıntı kapladı... Önce sesine sonra yüzüne yansıdı bu hali. Adam yanağını öptü, nereye kaçtın gene dedi... Kadın sevmezdi bu huyunu, kısacık bir ana yüklenmiş umutsuzluk halini hiç sevmezdi... Bir de aniden kabaran ama kısa süren öfkesini... Bir de aceleci yanını... Bir de kırılganlığını... Neyse ki, çabuk sıyrılırdı bu ruh hallerinden, Nefreti, kini yoktu. Haksızlığa tahammülsüzdü, çabuk tepki verirdi ama bu sonuçta iyi bir şeydi... Küçüçük şeylerden kocaman mutluluklar çıkartmayı bilirdi. Tıpkı az önceki öpücüğün içine gizlenmiş kocaman bir yüreğin onu tekrar hayata bağladığı gibi...

Eve yaklaştıklarında yan komşunun çöpü gene getirip, onların kapısının önüne koyduklarını gördüklerinde, köpek bile sinirlenip, hırlamaya başlamıştı. Hayır adam hem yalancı hem bencil hem de tembel herifin teki... Ne gıcık olurum böyle adamlara dedi, kadın öfkesine yenilmişti gene... Neyse ki adam sakinlikle yaklaştı, durum değerlendirmesi yapıp, bunun tekrarlanmaması gerektiğinin altını çizdi yan komşuya... Nasıl sakin, nasıl olgun bir adamsın sen... Seviyorum ben seni...  Şu kızarken ve en sinirlenmiş halinde bile bir olgun tavır ve bir karşıdakini anlama halin var ya... Ah be adam seviyorum seni dedi, eve girdiklerinde boynuna atlayıp, az önce aklından geçenleri dillendirdi ve adamı defalarca öptü... Köpeğin, beni de der halleri ile oradan oraya zıplayışına ve kapıyı açarak içeri girmeye çabalamasına ikisi de çok güldü, sonunda adam dayanamayıp bir öpücük de köpeğe verdi... Uzaktan ama içtendi...


Kahvaltı masasına oturduklarında, ikisininde en büyük keyfi gazetelere göz atmak olurdu...  Çaylarını yudumlarken ve güne hazır edilmiş; fırından yeni çıkmış börekler, çeşit çeşit peynirler, domates, biber, yeşilliklerle zenginleştirilmiş görsel bir şölene dönen kahvaltı masasının olmazsa olmazı keyif anlarından biriydi, uzun uzun sohbetlerin arasına sıkıştırılmış gazete haberleri... Bazen bir üçüncü sayfa haberine odaklanırlar, bazen güncel siyasete, bazen bir diziye, bazen bir ünlünün son özlü deyişine...  Öyle güzel geçerdi ki sabah saatleri, bazen öğleni bulurdu mutfaktan çıkmaları... Dalıp gittikleri bir anda; dünyası başına yıkıldı diye bir haber okudu kadın, ünlü şarkıcı eşini kaybetmişti, büyük bir aşkla bağlılarmış birbirlerine... Kadın gazeteyi indirdi, adama baktı... Onu kaybetme duygusuyla sarsıldı... Kaybetmek seni dedi, dünyamın başıma yıkılması gibi bir durum olur ki, biliyorum kalkarım ayağa, hayat devam eder ve edecek ama daha en güzel günlerimiz yaşanmadı ki diye geçirdi aklından... Gözleri doldu, gazeteyi bıraktı elinden, kalktı ve adamın gazetesini alıp, kucağına oturdu yanlamasına... Öptü, öptü, öptü... Allah uzun ömür versin onlara dedi... Adam kime dedi, annemle babama, onları da kaybetsem kahrolurum, biliyorum, dünya başıma yıkılır ama seni de kaybedersem... Cümlesini tamamlayamadı... Adam, ne okudun gene sen gazetede... Valla yasaklayacağım gazete, haber okumanı falan... Hem ben kaybolmam merak etme, hem adresi biliyorum hem de ev telefonunu; 5 yaşında öğretmişlerdi annemle babam bana, bir gün kaybederlerse ben evimi bulabileyim diye dedi... Kadın, deli ya dedi ve gülümsedi... Ben gene de söyliyeyim de dedi, şımarık bir tavırla masadan uzaklaşırken, ben yokken özle beni, hatırlatmasan özleyeceğim de yoktu dedi adam... Kahkahalar sardı evin her yanını...

Hayat acısıyla, tatlısıyla yaşanıyordu. Anların hepsi değerliydi... Hepsine sıkı sıkı sarılır, üzerine konuşurlardı da...  O akşam üzeri kadın, bir haftalığına ayrılacaktı evden, bavulunu hazırlarken bile tekrar dönecek olmanın heyecanı sarmıştı her yanını... Gara giderken, göz göze, el eleydiler... Her zamanki gibi pencere yanında aldı kadın yerini... Ellerini cama koydu, yüreğini, adamın yüreğine emanet etti... Adam kadını uğurlarken, kaybolma diye seslendi, kadın kaybetme diye...

______________________________________________________________

Beş soruluk bir mimdi kendisi kısa ve öz yazılası... Haykırış göndermiş, aldım ve alırken de dedim, sakin bugün yarın bekleme, keyfim ne zaman gelirse...Bilen bilir, öyle mimleri alıp hemen yapasım yoktur; keyfim gelecek, aklıma düşecek ki yapayım. Ama bu sabahın erkeninde, adamda uyuyorken uykunun en derininde, sessiz sakin yazıverdim soruların cevaplarını bir öykünün tadında... Nily bu aralar tembele bağladı, belli mi olur belki harekete geçer bu mimle... Özledik kelimelerini Nily, canın isterse, bir de vaktin olursa diye sana gelsin... Mim olması şart değil... Sen yaz yeter... Güne bir not düş mesela, yepyeni bir not...

1. En sevdiğiniz 3 çiçek ismi;
2.Gerçekleşmesini istediğiniz 3 hayaliniz;
3- En sevdiğiniz ve sevmediğiniz 3 huyunuz;
4- Gıcık olduğunuz 3 hareket;
5-Bu benim bu güne kadar olan en kara günümdü, dünya başıma yıkıldı ve bir daha ayağa kalkamam diye düşündügünüz olay..

____________________________________________________________

Fotoğraflar; Bahçe Kapısı, Sahilde Yürüyüş, Kahvaltı Tabağı


11 yorum:

  1. Nefis bir pazar yazısı oldu benim için kahvemi yudumlarken dalıp gittim bir yerlere..Yüreğine sağlık..İyi pazarlar dilerim.

    YanıtlaSil
  2. haaaa bende marmara bolgesinden ciktiniz zandiydim ne biliyim belki hafta sonu icin kacmissinizdir falan diye
    yanlis anlamisim pardon
    ii pazarlar
    :D

    YanıtlaSil
  3. Yazının içeriğinden geçiyorum çünkü, anlatımsal, kurgusal ve iklimsel hali müthişti... Sanki gerçek bir öykü tadıyla okuduğum yazının sadece sorulardan oluşmuş bir mim cevabı olduğunu görünce, kurgusal anlamda en sevdiğim kitap tanıtım yazım Ekvator Hikayelerini bile aşmış bu yazar dedim.:)) Ben bile ''yazamazdım'' açıkcası:))) Alkış.

    YanıtlaSil
  4. bir mim bu kadar farklıbu kadar yaratıcı cevaplanabilirdi, ellerine sağlık Evrencim :)

    YanıtlaSil
  5. hani derler ya, "başımla beraber":))
    sen iste yeter, çiçekli böcekli bir not düşüveririm güne..en kısa zamanda:)

    sevgiyle..

    YanıtlaSil
  6. damdaki adam dilerim, pazarında iyi geçmiştir, kahve kokusunda gelen anılar yüzünü güldürmüştür...

    YanıtlaSil
  7. yanlış anladığını nerden anladın ki homeless, hem bu aralar ser verip sır vermiyorum, nazar değiyor sonra, kıskananlar falan oluyor da :))))

    YanıtlaSil
  8. ben de bu yorumdan geçmek istiyorum :) "yazamazdım" derken ?
    alkışlara alıştırmayınız, alkışlarla yaşıyorum moduna sokmayınız rica edicem... şımardım mı ne ???

    YanıtlaSil
  9. bekriyacım belki işe alırsın beni, hazır gönderdin birini, olmaz mı? bir haberler yazarım sana, okuyucu sayınız katlanır valla... hem nerde alkış :) bir önceki yorumdan gelince alkış arzısı oluverdim hemen :))

    YanıtlaSil
  10. beklemedeyim Nilym, senle iletişim kurabildiğim herbir yere notlar bırakıyorum şişeler içinde, içindeki cin çıkıp kendine getirsin seni diye :) bak yakın takipteyim ona göre :)))

    YanıtlaSil
  11. ask olsun hocam benim nazarim degmez sana
    sen mutlu ol yeter
    bak sana bahceli ev hayalleri bile kuruyorum

    YanıtlaSil

An'a kazınandır senden bana kalan...
ANLAMLIDIR...

Teşekkür ederim sımsıcak yürekten bir tebessümle...