13 Şubat 2009

CUMA



Krem rengi koltuklar, sahibinin titiz olduğunu söylemiyor mu sana… Kare bir salon, ferah, sıkıştırılmamış eşyalar… Özgürlüğü sevdiğinin bir kanıtı sanki… Fark ettin mi aslında eşyaların arasındaki anlamlı boşluklar, uzak kalmadan ama çok da yaklaşmadan nefes almak istediğini anlatmıyor mu içten içe… Renklerin kendi içindeki dağılımında garip bir denge var huzuru aradığına dair… Nedense masa yuvarlak, keskin hatları kaldırılmış samimi dostlukları karşılar gibi… 4 sandalye olması dikkatini çekmedi mi? Doğal ağaç oluşları, doğayı sevdiğini söylemek için yeterli mi? Peki o köşede duran çiçek bahçesi, ormanda kaybolmak isteyen ama yanına koyduğu yerden aydınlatmalarla her seferinde evine dönmek isteyen bir kız çocuğunu hatırlatmıyor mu sana… Camda perde olmaması çekmedi mi dikkatini. Tuhaf aslında, kendini gizlemiyor ama bir yandan da dışarıyı gözetliyor, gizemli havasını burada da koruyor… Ne kadın ama… Ne çok içki şişesi var yerde… Üstelik kapının hemen karşısında gelene için der gibi duruyorlar… Eski bir örtü var geçmişi gizleyen… Şişeler var içleri kurutulmuş çiçeklerle doldurulmuş… Daha büyük yeşil bir şişe, eskiden zeytinyağ şişesi olarak kullanılırmış, dipi kırılmış… Başındaki yemeni ne güzel süslemiş o koca şişeyi… Prag’dan iki kara kalem tablo, gelin çiçekleri, onlarca mum… Kutular, kutular, kutular sırlarını saklar gibi… Camda camdan bir kalp var aşkı her yerde yaşamak istiyor belli ama çok da bilinsin istemiyor… Annesinin verdiği menekşe çocukluğunun izlerini taşıyor sanki… Ekmek teknesini gördün mü, yaratıcılık diye buna derim… Salonun ortasında dergileri taşıyor… Dekorasyona meraklı belli… Tasarım da ilgi alanları arasında sayılır bence… Bir yığın yastık var renk renk desen desen… Kendini yansıtıyor olabilir mi? Mısırdan gelmiş bir tablo çekti dikkatimi… Bir de annesinin hediye ettiği buruşuk kese kağıdını andıran vazo var ki çok değerli belli en tepede… Dostunun hediyesi çanağa ne demeli… Tıpkı dostu gibi… Gözünün önünde, elinin uzandığı yerde… Fark etmemişsindir kesin, annesin aldığı küçük vazo var bir tane, kırmızı… Ruh annesinin aldığı Afrikalı kadının taşıdığı yük kendini betimliyor gibi… Yanında duran iki tasın içindekileri sen de merak etmedin mi? Önünde İtalya’dan alınmış bir salkım üzüm duruyor, kesin şarap seviyordur bu kadın… Duvarda erkek kardeşinin çektiği fotoğraf var, neresi orası… Trieste mi? Bence hiç gitmemiştir kadın oraya… Hatta ne düşünüyorum biliyor musun bence deminden beri tespit ettiğimiz hiçbir ülkeyi görmemiştir bu kadın…

Koltukta oturanı gördün mü? Çok mu genç… Duygusallaşma hemen… Nasıl güzel gözleri var, nasıl kederli bir gülümsemesi… Şeytan tüyü var besbelli… Melek gibi sakin mi… Sen öyle san… Bence o kadın bizim aradığımız değil. Ne demişti patron, neşeli, kahkası öte mahalleden duyulan, şen şakrak… Değişmiş midir zamanla... Bu kadın değişmemiş yarı ölmüş gibi… Buysa da işimiz kolay olur hani… Baksana Cuma Cuma oturmuş klavyenin başına yazıyor da yazıyor…
Birini beklerken oyanamıyor mudur... Birini bekliyorsa da büyük hayal kırıklığı yaşayacak karşısında bizi görünce... Hem saçmalama üzerinde bir eşofman altı, yemek dökülmüş bir tişört, saçlar yarım yamalak toparlanmış… Makyajı akmış… Donuk bakışlar… Diyorum sana yarı ölmüş bu kadın... Hadi gel oturalım bir omzuna sen diğerine ben… İki çift laf ederiz sonra da onu da alıp gideriz… Birden olmaz mı, napalım yani davul zurna mı çalalım… Öyle aniden gidip oturulmaz mı? Korkar mı? Korkmaz canım, neden korksun ki… Hadi gel… Korksa korksa senden korkar… Şu kafandakini çıkartsan diyorum, havada öyle asılı duruyor kendi kendine… Kanatlarını bari alma diyorum her seferinde, çok yer kaplıyorlar… Benim elimdeki sadece yürürken dayanak olması için kullandığım bir değnek… Ayrıca kuyruğum kişilimin bir yansıması... Ayrı bir hava katıyor diye kıskanıyorsun...

Hadi hadi oyalanma sen sağ omza ben de sola…
_______

7 yorum:

  1. hazır oraya oturmuşken saçından çekiverin, canlansın biraz..sonra kulağına fısıldayın, kapı çalıyor bir dost geldi elinde şişesi. sabaha kadar muhabbet var, güneşi doğuracağız.. ee hadi ne bakıyorsunuz bana..söylesenize, kapıya baksın..

    YanıtlaSil
  2. şarap di mi, kırmızı :) hemen geldim nily... söylemez o şeytan ben bilmez miyim onu... aklı sıra korkutacak beni... kuyruğundan tuttuğum gibi attım pencereden gitti :)

    YanıtlaSil
  3. hay eline sağlık ne iyi yapmışsın:))
    ve elbette kırmızı, havaya uygun hem içimizi hem yüreğimizi ısıtsın..

    YanıtlaSil
  4. sohbetin yeter içimi ısıtmaya... şarap yanında boğaz ıslatmaya...

    YanıtlaSil
  5. bana da yer kaldı mı o omuzlarda :))

    bu arada çok hoşuma gitti bu yazı özellikle de tasvirler...yüreğine sağlık...

    YanıtlaSil
  6. şimdi ben uzaktan seçemedim tam olarak seni maya, bilmem farkında mısın kuyruğun var bir de antenlerin, hem de kanatlısın üstüne üstlük... hangi omuz hangi omuz :))) anladım şeytan tüylü kanatlı bir meleksin sen
    ve başımın üstündesin bu durumda :)

    YanıtlaSil
  7. mayaaa, davet mi bekliyorsun sen yoksa... şarap bol, sohbet güzel... sen gel buluruz sana da bir omuz buralarda :))

    YanıtlaSil

An'a kazınandır senden bana kalan...
ANLAMLIDIR...

Teşekkür ederim sımsıcak yürekten bir tebessümle...