Büyük bir çelişki ve bana göre hata var sevgili evren.. bağışlanmayı dilerim! "bağ" olan yıkıntının bakmakla yani emekle bağ olması gerçekten mümkün.. mecaz olarak da mümkün!.. Ancak, bir yıkıntının bakmakla "aşk" olması sadece "zannetmekle" mümkün!.. Zira ...."rağmen" 'O' bir yıkıntı olarak kalmaya mahkumdur. Aksi, eşyanın tabiatına aykırıdır..
sevgili hasretsenfonisi; buradaki bakma eylemi, aşkın var olduğu bir durumda gereklerini yerine getirebilmeyi, aksi halde aşkın varlığını korumasının zor olacağını ve çok kısa bir süre içerisinde yerini ruhsal bir çöküntüye bırakacağını anlatıyor.
yıkıntıyı kelime anlamı ile yani enkaz olarak bağla ilişkilendirip, mecazı anlamını yani ruhsal çöküntüyü de aşkla ilişkilendirmeye çalıştım.
yıkıntı aşka dönüşmüyor, aşk bakılmazsa ruhsal bir çöküntüye sürüklüyor yüreği... çünkü aşk çiçek gibi... bu durumda sizin altını çizdiğiniz gibi, kurumuş bir çiçek "rağmen" yeşermez...
inanırım ki, her yürek içindeki sevgi beslendikçe yeşerir ve güzelleşir... bir yüreği yıkıntıya dönüştürmeden sevmeyi bilmek gerek...
sanırım siz yıkıntılardan çıktınız yola, bense yıkıntı olmadan bir çözüm olduğundan ki o çözüm önerim de mecazı boyutu da olan "bakmak" eylemidir.
Büyük bir çelişki ve bana göre hata var sevgili evren.. bağışlanmayı dilerim!
YanıtlaSil"bağ" olan yıkıntının bakmakla yani emekle bağ olması gerçekten mümkün.. mecaz olarak da mümkün!..
Ancak, bir yıkıntının bakmakla "aşk" olması sadece "zannetmekle" mümkün!.. Zira ...."rağmen" 'O' bir yıkıntı olarak kalmaya mahkumdur. Aksi, eşyanın tabiatına aykırıdır..
insanın kendisi istediği kadar baksın yüreğine ..sevgili gelip dokunmadıktan sonra o yürek kendi baharını yaratamaz bir başına ..
YanıtlaSilsevgili hasretsenfonisi; buradaki bakma eylemi, aşkın var olduğu bir durumda gereklerini yerine getirebilmeyi, aksi halde aşkın varlığını korumasının zor olacağını ve çok kısa bir süre içerisinde yerini ruhsal bir çöküntüye bırakacağını anlatıyor.
YanıtlaSilyıkıntıyı kelime anlamı ile yani enkaz olarak bağla ilişkilendirip, mecazı anlamını yani ruhsal çöküntüyü de aşkla ilişkilendirmeye çalıştım.
yıkıntı aşka dönüşmüyor, aşk bakılmazsa ruhsal bir çöküntüye sürüklüyor yüreği... çünkü aşk çiçek gibi... bu durumda sizin altını çizdiğiniz gibi, kurumuş bir çiçek "rağmen" yeşermez...
inanırım ki, her yürek içindeki sevgi beslendikçe yeşerir ve güzelleşir... bir yüreği yıkıntıya dönüştürmeden sevmeyi bilmek gerek...
sanırım siz yıkıntılardan çıktınız yola, bense yıkıntı olmadan bir çözüm olduğundan ki o çözüm önerim de mecazı boyutu da olan "bakmak" eylemidir.
sevgiler...
Yine çok güzel yazmışsınız.Ancak bu
YanıtlaSilkonuda ahkam kesemeyeceğim kadar
küçüğüm.
İyi pazarlar dilerim,sevgilerimle..
değil mi ateş, sen istediğin kadar besle, aşk karşındakinin sunduğu kadardır.
YanıtlaSilteşekür ederim jivago, dilerim senin de pazarın iyi geçmiştir.
YanıtlaSilBöyle evlere görünce, hep düşünürüm; kimler oturdu burda derim. Ne acılar çekte ya da ne aşklar yaşandı diye..
YanıtlaSilbeni de düşündürür hem o zamanki halleri hem de bu duruma gelişleri dalgasesleri...
YanıtlaSilİnsanın can teline dokunan cümleler, duygularınıza sağlık.
YanıtlaSilBayıldım, bayıldım, bayıldım.
YanıtlaSilYüreğinize, kaleminize sağlık.
Sevgiler.
teşekkür ederim küfkedisi, yüreğimden çıkıp yüreğine ulaştığsa ne mutlu bana...
YanıtlaSilaman bayılma güngör, sonra kim gider de anımsatır bana hidiv kasrının bendeki güzelliklerini ;)
YanıtlaSil