16 Mart 2009

E(y)VA(h) MİM



6 yaşlarına kadar cadıymışım. Yerimde duramaz, düz duvara tırmanır, koltuk tepelerinden inmezmişim. Yaramaz derlermiş ama aslında hiperaktifmişim. Yıllar sonra çocukluk zamanlarımın şahitlerinden yaşlı bir tanıdığımızı genç kızlığımın en kendini beğenmiş gününde topluluk içinden sessizce yüyürken görmüşlüğüm ve salına salına saygılarımı sunmak üzere ona doğru gitmişliğim, bu o cadı mı diyen bir sesle irkilmişliğim ve tüm üstüme alınmamalarıma rağmen herkes tarafından aaaa cadıymış diye mimlenmişliğim vardır.


Bir ara nedenini bilmediğim bir havuç kafa durumum vardı mesela. Kapı komşumuzun çocukları bana havuç kafa derlerdi. Hikayesi yoktur bende, akılda havuç kafa olarak kalmaktan başka...


Lise de lakabımız vardı; mız diyorum çünkü, azılı C'ler olarak, grup lakabıdır aslında. 5 kişilik çeteydik biz ve inanılmaz bir ortaokul ve lise dönemi geçirdik. Harikaydık her birimiz. Ama evet biz tam bir azılı C'lerdik.


Üniversite yıllarından itibaren yani yirmili yaşlar, Eva Herzigova'ya olan benzerliğimden midir bilmem (kadının bacak boyuyla benim boyum aynıdır herhalde) bir eva aldı yürüdü heryerde. Aslında Eva Peron ile de bağdaştırılmış olabilirim ama Herzigova daha fazla işime geldi o yıllarda... Gencim, güzelim, seksiyim ve bir duruşum var hayata karşı. Bu durumda iyi bir karışım bile sayılabilirim Herzigova ve Peron arasında... Her neyse, önemli olan hala eva diyenler ya da eva diye not düştüklerim vardır hayatta.


Sonra okul bitip de iş hayatı başladı doğal olarak, içimdeki kokoş çıktı su yüzüne. Ama ne çıkmak... İstanbul bu anlamda iyice altını çizdi kokoşluğumun, Caddeye ineriz mesela herkeslerden çok ben kokoş. Öyle makyajsız, fönsüz, kılık kıyafet uygunsuzluğu asla ve katta olamaz. Diyelim tersi bir durum var ortada, mahallenin pastanesi ne güne duruyor değil mi ama, gider orada yeriz bir şeyler.


Her daim bir huysuzluğum vardır bir de... Annemin huysuz kızım diye sevmişliği çoktur mesela. Ne huysuzluğum görülmüşse şu hayatta... Şeker gibiyimdir, mesela yağmurda sokağa çıkmam ya erirsem diye, o kadar şekerimdir ama gel gör işte bazı yakın tanıyanlar tarafından huysuz bellenmiş seçiciliğim...
_________________________

Bekriya mimlemiş beni. Teşekkür ederim mim canavarına. Ama sanki bu lakabını unutmuşsun ısrarla. Lakapların neler diye sormuş bana. Hatırladıklarımdı yukarıda andıklarım. Ben de merak ettim Şaşkın Kova'nın da var mıydı lakapları acaba? Benim bildiklerimin dışında...

6 yorum:

  1. :))
    bir de foto koysaydın keşke en kokoş halinle:) bana da ilkokuldayken havuç kafa derlerdi, bazıları da çilli sinir olurdum. ama babam kınalı kuzum diye severdi, o hoşuma giderdi. kimin dediğine kimin uydurduğuna bağlı bu isim meselesi sanırım..

    geçmişinde cadılık var şekerlik var,kalut sen burnunu güzelliklere oynatan tatlı cadısın anladım:)

    YanıtlaSil
  2. o virgülden sonraki 'kalut' kelime doğrulamaydı. yukarı ne ara zıpladı anlamadım :)

    YanıtlaSil
  3. ay koydum ya ayol... sen onu kim zannettin :) hayret birşey ya Nily...

    Kalut meselesine gelince sandım ki bana yeni bir lakap buldun anlamını aranıyorum türkçe sözlüklerde :)

    YanıtlaSil
  4. ben geldiğimde foto yoktu şekerim, assolist misali sondan gelmiş, başa geçmiş:))

    ne diyim tüühh tüühhh maaaaaaaaşallaaaaah, gözümüz yok:))

    YanıtlaSil
  5. bak işte o lakabımı sen hatırlatmış oldun teşekkür ederim ben de yazdığın için :)

    Eva iyiyimiş yaw :)

    YanıtlaSil

An'a kazınandır senden bana kalan...
ANLAMLIDIR...

Teşekkür ederim sımsıcak yürekten bir tebessümle...